شمشیر افسانه ای ترکان و عقاب آتیلا

Atilla Kartalı ve Kutsal Kılıcı

آتیلا قارتالی و قوتسال قیلیجی

عقاب آتیلا و شمشیر مقدسش

http://s4.picofile.com/file/7998225157/kutsal_kilic.jpg


Demir, eski Türklerde kutsal sayılıyordu.

Bunun en büyük sebeplerinden biri de Türklerin yurtlarında demir yataklarının bulunması ve bunların, Altay’ın Demircileri olarak anılan Türkler tarafından işlenmesi, özellikle silah yapımında kullanılmasıdır.

Kötü ruhları kovduğuna inanılan demir, belki de yüzyıllarca, yeni ölmüş insanların bekletilen cesetleri üzerine konulmuştur.

Öte yandan demiri işleyen ve ona şekil veren demirciler de önem kazanmış, birçok efsanede ya da hikayede yer almıştır. Hatta bazan Yakutlardaki Kıday Bahsı gibi demirci ustalarının koruyucu tanrısından bahsedilmiştir. (Y.Vasilyev, Saha Türkleri, s.8)

Demirin ya da genel olarak madenin kutsal sayılması başka mitolojik çevrelerde de sık sık karşımıza çıkan kutsal kılıç ya da bıçak kavramını hatırlatmaktadır. Bu kutsal kılıç ya da bıçak motifiyle ilk kez Çin resmi tarihi Han-Shu’da Hunların kurban töreni anlatılırken karşılaşıyoruz:

Han Ch’ang ve Chang-neng birlikte Shan-Yü ve büyük memurlar ile dağdan No Nehrinin doğusuna indiler. Kurban etmek maksadıyla oraya beyaz bir at koydular. Shan-yü, Ching-lu bıçağı (kılıcıyla) bir metal kaşıık aldı ve (atın kanını) şarapla karıştırdı. O zaman Lao-shang Shan-yü tarafından kesilen Yüe-chih kralının kafatası, içki kabı olarak kullanılıyordu. Birlikte içerek kan yemini ettiler (C.Kao, “The Ching lu Shrines of Han Sword Worship in Hsiung nu Religion”, CAJ, c.V, sayı 3, 1960, s.223.)

Ancak anlatılan bu hikaye de esasında yer unsuruyla ilgili olması gerekirken belki de tanrısal bir nesne olduğundan dolayı ya da renginden ötürü bıçak ya da kılıç göğe kurban töreni esnasında kullanılmıştır. Chü-hsün Kao’nun araştırmasına göre, göğe  kurban törenlerinde kullanılan Ching-lu bıçağı ya da kılıcı (muhtemelen MEÇ denilen iki tarafı keskin kısa kılıç) zamanla bir ruh ve ilah haline gelmiştir. İnanışa göre, Ching-lu zaman içinde göğün dokuz katından birinde bulunan bir ruh olarak kabull edilmişti. Teleüt Türklerinde karşımıza çıkan kyngrak ve Doğu Türkistan’daki gingrak ( küçük bıçak ) sözcüğünün bu kutsal silahla ilgili olduğu sanılır. Öte yandan Heredot’un kitabında kan ve şarabı karıştırmak için kullanıldığı söylenen Akinakes, bu tip bir kısa kılıcı ifade ediyor. Böylece Türklerde de yavaş yavaş gelişen kutsal kılıç motifi, Cermen mitolojisindeki Kral Arthur’a verilen ve insanı dünyanın hakimi haline getiren kutsal kılıç efsanelerinde olduğu gibi Avrupa Hunlarında da görülecek ve Atilla’nın eline ulaşacaktır.

Atilla ile ilgili bu efsane Priskos ve Jordanes’in anlattıklarında yer alır. Buna göre kutsal sayılan Ares kılıcı bir çobanın vasıtasıyla Atilla’nın eline geçer. Tesadüfen bir devenin kan damlalarını takip eden çoban, bulduğu bu kılıcı koşarak Atilla’ya getirir. Hükümdar bunu, Tanrı tarafından dünya hakimiyetinin kendisine verildiğine dair işaret sayar. Bu efsane çeşitli kaynaklarda değişik şekilde anlatılır (S.Echardt, Efsanede Atilla, Atilla ve Hunları, çev.Şerif Baştav, ankara, 1982, s.130)

Prof.Dr. Yaşar Çoruhlu
Türk Mitolojisinin Ana Hatları

BİR OY BİL اولین تمدن جهان(تمدن پروترک ها)

ORTA ASYA ANAU KÜLTÜRÜ
ve
BİR OY BİL FEDERASYONU

کنفدراسیون بیر اوی بیل اولین تمدن جهان در 9000 قبل از میلاد

تمدن پروترک ها(اجداد ترکان)

http://s4.picofile.com/file/7813990107/Y%C3%BCce_Konfig%C3%BCrasyon_Yaz%C4%B1t%C4%B11.jpg

در اولین برگ های تاریخ بشریت و تاریخ ترکان(پروترک ها) نام سه کنفدراسیون جهانی ترکان آمده است که بنوعی شروع کننده تمدن جهان و صادر کننده آن به سراسر کره زمین بوده اند(با کوچ بزرگ).در این سیر تاریخی  دولت های مختلف با جدا شدن از این کنفدراسیون ها و تشکیل حکومتی مستقل تمدن ها و ملت های مختلف را تشکیل دادند.کتیبه های ترکان قدیم اکثر نوشته شده با سه شکل الفبا و طمغا(مهر) و سیمگه(نماد) بوده است.نکته جالب توجه این است که این نوع کتیبه ها در تمامی نقاط کره زمین یافت شده است.

این سه کنفدراسیون عبارتند از
کنفدراسیون بیر اوی بیل
BİR-OY BİL KONFEDERASYONU (M.Ö. 9000-M.Ö.1517)
کنفدراسیون آت-اوی بیل
- AT-OY BİL KON FEDERASYONU (M.Ö.1517-M.Ö.879) (Bir adı da AT-UKUS BİL)
کنفدراسیون توروک بیل
- TÜRÜK BİL FEDERASYONU (M.Ö.879-M.S.580)

محدوده حکومت دولت های متحده ی این کنفدارسیون اکثرا در منطقه آراتتا-آلتای بوده است.آراتتا نام اولین قومی است که در طول تاریخ در آذربایجان ساکن شده و آلتای نام رشته کوهی در بین سه کشور چین روسیه و قزاقستان است.

در زمان این کنفدراسیون ها اقوام پروترک خود را با نام آن کنفدراسیون معرفی می کردند ولی بعد از کنفدراسیون توروک بیل پروترک ها لفظ ترک(تورک) برای ملت خود انتخاب کردند.و برای اولین بار در کتیبه هایشان خودشان را با این نام معرفی کردند(مثل حکومت گؤک تورک:ترکان آسمانی).البته بعضی دولت های دیگر مثل چین که خود در کنفدراسیون توروک بیل  از ترکان جدا شده بودند نام توکیو را برای نامیدن ترکان انتخاب کردند  که ژاپنی ها بعد از جدا شدن از این کنفدراسیون ها نام توکیو را برای خود برگزیدند.در حال حاضر نیز در زبان ژاپنی لغات ترکی و لغات با ریشه ترکی فراوان است.
       
http://s4.picofile.com/file/7813988923/bengutash.jpg

BİR-OY BİL KONFEDERASYONU (M.Ö. 9000-M.Ö.1517)

معنی نام ترکی بیر اوی بیل
BİR-OY BİL (BİR= bir, 1, tek, birleşmiş … OY= düşünce, oy, kanaat, kanıt, sistem…. BİL=belde, egemenlik, hükümranlık) aslında “TEK SİSTEM BELDESİ, TEK DEVLET HÜKÜMRANLIĞI, KONFEDERASYON” demektir.

دولت های تشکیل دهنده ی کنفدراسیون بیر اوی بیل

Bu KONFEDERASYON’a ON-UYUL, OK-ONİM OĞ, ALTUN UYUŞ, ve İSUB-URA BİL devletleri dahildi… Böylece KONFEDERASYON’un etkisi OZU-ÖGİZ’den (Dinyeper) ÇİN hududuna, güneyde MEZOPOTAMYA’ya kadar yayılmıştı. BİR-OY BİL’in ilk başkenti bilinmemektedir. İkinci başkenti ise, SUB-OĞ’dur. SUB-SU, OĞ-KUTSAL demek olduğuna göre, bu şehir KUTSAL SU adını taşıyordu. Başkent M.Ö.4241’de AT-OGI BOLIK’a taşındı. Bu şehir Ruslar tarafından işgale kadar SARAY, Sonra ÇARİÇİN, VOLGAGRAD, sonra da STALİNGRAD olmuştur. Şimdi yine VOLGAGRAD deniyor.


BİR OY BİL KONFEDERASYONU�nun bir UÇ DEVLETİ olan ISUB-URA BİL�in başkenti KAFKASYA�daki ÇUR şehri idi. KAFKASLAR ve DOĞU ANADOLU�da egemendi. MEZOPOTAMYA�yı da kültürel etkisi altına almıştır. ISUB-URA �yazıya geçmiş, kaydolmuş� demektir. Bu devletin BİR OY BİL Konfederasyonuna kayıtlı, vasal devletlerden biri olduğunu gösterir.

Bu üç UÇ-DEVLET�i yöneten kişinin ünvanı USUB URUŞ TURUK idi. Yani �yazıya vurulmuş, kayıtlı, bağlı, BUĞ�a tâbi� yönetici� Bu kişinin URUUA TURU yani �askere alma� yetkisi vardı. Bir devlet için çok önemli olan bu yetki, ASURLULAR tarafından URUATRİ olarak telâffuz edilmiş, bundan da URARTU kelimesi doğmuş, bir devlet adı olarak kabul edilmiştir. (M.Ö. 1000�ler)


Doğu Anadolu’da M.Ö. 15.000’den itibaren kaya resimleri, M.Ö.7000’den itibaren de yazıtlar görülür. Antalya-Beldibi yazıtları M.Ö.7000, İstanbul-Fikirtepe’de bulunan M.Ö.6000’e ait kaplardan ikisinin üzerinde OK ve OZ tamgaları vardır.
R. PUMPELLY, “Exploration in Turkestan” adlı makalesinde (1908, Washington) , “AŞKABAT’ta M.Ö.9000’lere ait yerleşik bir kültür olduğu”ndan bahsetmektedir. Bu kültüre ANAU adı verilmiştir. Bu kültür, A. BELENITSKY’e (1965) göre M.Ö.5000, D. SCHMANDT-BESSERAT’a (1978) göre M.Ö.6000 yıllarına aittir.
Ancak VADIM A. RANOV, '7 yerleşim bölgesinin incelendiğini, ve ilk merkezin M.Ö. 850.000 yıllarında kurulan AMUDERYA’nın kaynak kollarından birindeki KULDURA olduğunu' bildirmiştir. (Kendisi TACİKİSTAN Tarih, Arkeoloji ve Etnoloji Kurumu müdürüdür… Makalesi, “Her Şey Eski Taş Dönemi’nde Başlar” adıyla “Les Dossiers d’Archeologie” dergisinin 185. Sayısında, Eylül 1993 tarihinde yayınlanmıştır.)
Bir diğer merkez SEL UNGUR’dur, M.Ö. 250.000’lere dayanır. Hatta İSLAMOV’a göre geçmişi M.Ö.500.000’e kadar gider. SEL UNGUR, KIRGIZİSTAN’daki FERGANA vadisinde, OK (şimdiki OŞ) kentinin batısındadır. İkisi de KARA TAU (Karadağ) adını taşıyan iki merkez daha vardır ki, bunlardan biri KULDURA gibi AMUDERYA üzerindedir. Diğeri ise, yine KIRGIZİSTAN’da TALAS vadisinin batısını oluşturan dağın adıdır.
M.Ö. 100.000-M.Ö.35.000 arasını ilgilendiren 14 yer incelenmiştir. Bunlar arasında KUTURBULAK, KULBULAK, KAYRAKUM gibileri vardır. BULAK “göz, pınar” demek olduğuna göre, yüksek vadilerdeki su kaynaklarının başına yerleştikleri anlaşılır. Daha sonra OM-OĞ KÖL’ün kıyılarına inmişler, sahil yerleşim birimleri kurmuşlardır. KAPİK-KAĞAN (KAPAĞAN, SEMERKANT) da ilk yerleşim bölgeleri arasındadır.
HİMAYALAR’dan ALATAU (Aladağ) ve ALTAYLAR’la BÜKLİ ÇÖL’e (Gobi) kadar uzanan bölgede 100 kadar yerleşim merkezi bulunmaktadır... En önemli yerlerden biri TEŞİK TAŞ MAĞARASI’dır. Mağara, SEMERKANT’ın güneyinde BAYSUN DAĞI’ndadır. Burada ilk defa taşın yapı malzemesi olarak kullanıldığı görülmüş, “üstün bir kudret”in varlığına inanıldığını gösteren deliller bulunmuştur... Bu hususu, başka bir yazıda derinlemesine ele alacağız.
Bir değer yerleşim bölgesi TAMGALI SAYI’ndaki KAYA ÜSTÜ RESİMLER’i M.Ö. 30.000’lere aittir....
PİKTOGRAMLAR (sembolik resimler) M.Ö. 20.000’e, PETROGLİFLER (yazı elemanları içeren resimler) ise M.Ö. 15.000 tarihini taşır. ULU KEM ırmağı vadi ve steplerinde bulunan OT-OZ sintaşları yine aynı tarihlere aittir. (M.Ö. 15000)
ORTA ASYA’da M.Ö. 9000’lerde ortaya çıkan BİR OY BİL konfederasyonu derin bir felsefeye sahip, büyük bir medeniyettir... İnsanın TANRI BELDESİ’nden (göklerden, manevî âlemden) OZ’laşıp (öz, mükemmel) şekil değiştirerek, OT (od, ateş, ışık, enerji) halinde yeryüzüne “döne döne indiği”ne inanırlardı.
OT-OZ denilen bu insan TANRI’dan geldiği için “kutsal”dı. Herkes eşitti, ayırım yoktu. Bu yüzden kendilerini yönetecek olan BUĞ’u SEÇİM’le (kurultayda) belirlerlerdi.
TÖRELER ile yönetilen bu insanlar kısa zamanda AŞİRET-KLAN düzeyinden MİLLET seviyesine ulaşmışlar, DEVLET kurmuşlardır. TÖRE’yi ÜYÜŞ-YIŞ seviyesine yükseltmişler, ANAYASA haline getirmişlerdir. Çok sağlam bir HUKUK anlayışları vardı.
Bu insanlar IB-IS BOLIK’larda yaşamışlar, yeryüzü-gökyüzü ilişkilerini incelemişler, ASTRO-FİZİK bilimine ilk adımları atmışlardır. Soyutlama yetenekleri ve yaratıcılıkları ile konuştukları dili TAMGA denen SEMBOL-ŞEKİLLER’e dökmüşler, “taşa urmuşlar”, yani DUVARLAR’a, KAYALAR’a, TAŞLAR’a kazımışlardır. RESİM ve HEYKEL sanatının ilk örneklerini bu OT-OZ insanları vermişlerdir.

برای اطلاع بیشتر می توانید نام هریک از کنفدراسیون ها را سرچ کنید

http://s4.picofile.com/file/7813986448/logo.jpg

کلیپ:کتیبه های 30000 ساله ترکی قدیمی ترین کتیبه جهان

30.000 Yıllık Eski Türk Duvar Resimleri Sembolleri Ve Yazıtları

کتیبه های 30000 سال ترکی
قدیمی ترین کتیبه های جهان

http://s4.picofile.com/file/7813981933/APARAT5.jpg

آدرس کلیپ:

http://www.aparat.com/v/Z6dMX

کتیبه های 30000 ساله ترکی قدیمی ترین کتیبه جهان

30.000 Yıllık Eski Türk Duvar Resimleri Sembolleri Ve Yazıtları

کتیبه های 30000 سال ترکی

کتیبه ی اولو کم

http://s4.picofile.com/file/7813976234/Image34.jpg

http://s4.picofile.com/file/7813975913/Image02.jpg

http://s4.picofile.com/file/7813976876/Image36.jpg

http://s4.picofile.com/file/7813977846/sf27.jpg

http://s4.picofile.com/file/7813978595/Image01.jpg

ریشه ترکی و اساطیری نام آذربایجان و تبریز

AZƏRBAYCAN və TƏBRİZ adının TÜRKCƏ kökü

آذربایجان و تبریز نامی اسطوره ای و باستانی از اساطیر ترکان

ریشه ترکی نام تبریز و آذربایجان

http://s4.picofile.com/file/7813958488/azerbaycan_farhang_tarix.jpg

ریشه ترکی نام آذربایجان

در بین ترکان باستان کتیبه ها اکثر به سه شکل الفبایی و طمغا(مهر) و سیمگه(نماد) نوشته میشود.یکی از طمغایی هایی ترکان طمغای آذ یا آس می باشد.این طمغا در اکثر کتیبه های ترکی پروترک ها وجود دارد حتی در کتیبه های باستانی آذربایجان.
طمغای آذ یا آس به معنی و مفهوم هوش دانایی و بزرگی است.بیشتر ترکان از این طمغا برای معرفی کرده اند یعنی شکل عمومی بوده که ترکان برای نامیدن خود از آن استفاده میکردند.

AZ-AS (the AS people, high people)

their names have the AS, AZ tamga

در نام  آذربایجان لفظ  آذ یا آس نیز مشهود است.این طمغا در نام آراز (و ارس) به کار رفته است.
ریشه نام آذربایجان بصورت زیر است
آذ (آس)
ار(جوانمرد) 
بای (بزرگ)
جان(گان:یکی از پسوندهای مکان ترکی)
بطور کلی به معنی محل زندگی آذ (آس) جوانمرد و بزرگ

طمغای AS از طمغاهای مشهور ترکان

http://s4.picofile.com/file/7815182789/166651_490900742378_538052378_6334735_8305655_n.jpg



لفظ آذ (آس) در زمان کنفدارسیون های باستانی ترکان که سراسر آسیا واروپا را زیر سلطه خود داستند کاربرد وسیعی داشته است به همین دلیل است که بعضی ها ریشه نام آسیا را از این لفظ طمغای آذ (آس) میدانند.
خلاصه مقاله ای انگلیسی در این باره

The name of the continent being AS ÖYÜ (as in köy (village in Turkish probably coming from OK ÖYÜ) and the connection)

AS ÖYÜ: The place where AS people live (Asia). (ÖYÜ: place. like in Turkish word KÖY (village) (probably derived from OK ÖYÜ meaning place belonging to OK) Also, IYA,ÖYÜ, IA contains "belong to us" meaning in Turkic languages.


http://s4.picofile.com/file/7813959030/bag_umal_Tebriz_8behe_t.jpg

http://s4.picofile.com/file/7813959886/Erk_qalasi_tebriz.jpg


ریشه ترکی نام تبریز
در اساطیر ترک از کوه هایی با نام TOROS توروس یاد شده است که در کتیبه های باستانی پروترک ها به عنوان محل اولیه زندگی انسان آمده است.نام  TOROS توروس  به شکل های دیگری مثل TAVERUS تاو ار اوس نیز ذکر شده است.در منایع غربی این نام به شکل TAURUS ذکر شده که به معنی صورت فلکی ثور می باشد که براساس منابع یونانی محل زایش خورشید است.
در بیشتر منابع از جمله منابع ترکی و ارمنی و یونانی نام تبریز در ابتدا بصورت تاوریس - توریس- دارویژ بوده است که تطابق کامل با نام ترکی TAVERUS دارد.
ریشه نام تبریز(تاو ار اوس) در ترکی بشکل زیر است:
TAVERUS
TAV در ترکی باستان و در ترکی شرقی همان کلمه داغDAĞ (کوه) در ترکی غربی و آذربایجانی است.
ER به شکل فعلی از فعل اریشمکerişme یعنی متصل شدن و رسیدن گرفته شده است
US در ترکی به معنی بالا و آسمان می باشد
پس نام تبریز به طور کلی به معنی کوه هایی که به آسمان متصل میشوند است.

طمغای ER

http://s4.picofile.com/file/7815182468/165370_491256102378_538052378_6340705_4529552_n.jpg

TAU, Anadoluğda kullanılan DAĞ kelimesidirğ Batılılar kelimeyi Sanskritçe kabul ederler. Aslında TAU (TAĞ), "gökyüzüne tagğılı (takılı), bitişik, oradan sarkan" anlamınadır. Yüksek olmayana TAĞ denmez, TEPE denir. üünkü gökyüzüne değmez. KARA-TAU, "OK TüRKLERİğnin yaşadığı dağ" demektir.

TAG-TAU kelimelerinin KOZMOZğla ilgisini TOROS DAĞLARIğnda da görürüz. Batılılar bunun TAURUS kelimesinden geldiğini söylerler ama nasıl ortaya çıktığını açıklıyamazlar. TAURUS kelimesi TAU-ER-USğun sıkışmasından oluşmuştur. ER (erme, erişme), US (yüce, gök) demektir. Bu durumda TAU-ER-US, "göğe erişen dağ" anlamına gelir ki, bu dağları bundan daha iyi tanımlayan bir ifade olamaz.


در آذربایجان اکثر نام ها با ریشه ترکی است مثل ساوالان و ساواند(سهند) و آراز(ارس) و...

برخی نام های فارسی نیز به چشم میخورند که این نام ها اسم هایی است که رژیم ملعون و نژاد پرست پهلوی با تغییر نام ترکی آنها برایشان انتخاب شده اند.مثل مهاباد(در اصل سویوق بولاق) پیرانشهر(در اصل خانا) سردشت(در اصل ساری داش) نقده (در اصل سولدوز) میاندوآب(در اصل قوشاچای) شاهین دژ(در اصل سایین قالا) تکاب (در اصل تیکان تپه) بستان آباد(در اصل اوجان) آذرشهر (در اصل توپارقان) و...

در ضمن نام هایی وجود دارند که ریشه پروترک و اساطیری ترکی دارند.
مثل قاراداغ که از KARA-TAU و از طمغای OK و یا خزر که از OK-AS-ER و طمغای OK گرفته شده است

OK kelimesi, PROTO-TüRKLERğin büyük bir bölümünün kendilerine yakıştırdıkları addır. KOZMOZğdan "ateş halinde döne döne gelip yeryüzüne indiklerinden" dolayıdır. OK-ONİM OĞ (devlet), OK-OMİĞ (kent), OK-AT (yer), OK-OZ ULİG KüL (deniz) gibi pek çok kelime vardır.

طمغای OK

http://s4.picofile.com/file/7815183224/169026_491269727378_538052378_6340859_3758482_n.jpg


مثل اردبیل و شورابیل که از نام دولت ISUB URA BİL ایسوب اورا بیل که از دولت های تشکیل دهنده کنفدراسیون جهانی ترکان باستان  AT-UKUŞ BİL FEDERASYONU در منطقه آذربایجان و قافقاز بوده است گرفته شده است.

کلیپ:ریشه ترکی الفبای لاتین

Latin Alphabet and Etruscans of Turkic Origin

الفبای لاتین با ریشه ترکی

الفبای لاتین گرفته از منشا ترکی

http://s4.picofile.com/file/7813955157/APARAT4.jpg

آدرس کلیپ:

http://www.aparat.com/v/ZXC5P

ریشه ترکی الفبای یونانی و لاتین

Latin Alphabet and Etruscans of Turkic Origin

الفبای لاتین با ریشه ترکی

الفبای لاتین گرفته از منشا ترکی



اقوام پروترک در طول تاریخ اولین الفبا ها را به کار برده اند از جمله الفبای رونیک runik و الفبای Futhark .این الفبا ها بعد ها توسط اتروسک ها(از پروترک های اروپا) در اروپا نیز کار برد داشته است.بعد ها یونانیان و اقوام اروپایی از تقلید از این الفبا برای خود الفبایی را ساختند .در زیر تصویر چندین حروف لاتین و منشا آنها در کتیبه های ترکی نشان داده شده است.
http://s4.picofile.com/file/7813949030/sf30.jpg

http://s4.picofile.com/file/7813948381/sf29.jpg

http://s4.picofile.com/file/7813947846/samsun_onturk_tamgalari_8.jpg

http://s4.picofile.com/file/7813947632/Image43.jpg

کلیپ:اوغوزخان ذوالقرنین

OĞUZ KAĞAN - OĞUZ HAN

حماسه اوغوزخاقان

اوغوزخان جد ترکان و مقبره اش در هرم سفید ترکستان چین
http://s4.picofile.com/file/7813946448/APARAT3.jpg

آدرس کلیپ:

http://www.aparat.com/v/ZCRs7

اوغوزخاقان ذوالقرنین جد ترکان

OĞUZ KAĞAN - OĞUZ HAN

حماسه اوغوزخاقان

اوغوزخان جد ترکان و مقبره اش در هرم سفید ترکستان چین

http://s4.picofile.com/file/7813937632/oguz_kagan.jpg

امیر کبیر حضرت امیر علیشیر نوایی در کتاب محاکمه الغتین اوغوز خان را نوه یافث بن نوح و یافث را جد ترکان دانسته است.رشید الدین فضل الله همدانی در کتاب جامع التواریخ خود اوغوز خان را ابراهیم خلیل (ع) معرفی کرده است و به تشریح زندگی اوغوز خان پرداخته است.
در کتاب محتشم حماسه اوغوزخان زندگی اوغوزخان همانند حضرت ابراهیم آمده است بطوری که او نیز مانند حضرت ابراهیم در قومی بت پرست بدنیا آمده و پس از مناجات فراوان با خدا به مقام والایی رسیده و به تبلیغ دین خدا پرداخت و چون نزدیکانش با او دشمن شدند به جنگ با ایشان پرداخت و در نهایت پیروز شد و آنها را بخشید.
تمامی اقوام ترکان از جمله اویغور قبچاق و اوغوز همگی از نسل او هستند.
محدوده ی حکومت وی آسیا و اورپا را در بر میگرفت.به روایتی مقبره او در هرم سفید از اهرام ترکان در ترکستان چین قرار دارد.
زندگی او در جوانی شبیه مته خان mete han موسس سلسله ترکان هون است که برخی ها به اشتباه او را مته خان میدانند.

http://s4.picofile.com/file/7813935799/oguz_2.jpg

OĞUZ KAĞAN; Zülkarneyn
داستان زندگی او وجه تشابه فراوانی با ذوالقرنین که در قرآن کریم آمده است دارد حتی برخی ها نام او را شبیه به اوقوز(صاحب دو تیر) و یا اوکوز(گاو نر یا صاحب دو شاخ) دانسته اند.

http://s4.picofile.com/file/7813926555/604.jpg

بخشی از حماسه اوغوزخاقان به زبان ترکی:

تورکلرين ان بؤيوک قهرماني اولاراق سونول- موش، بير ماسال و دستان هاواسي ايچينده، چين ه، هينده، آوروپا قاپيلارينا، قوزئي آسيا نين بوزلو اولکه لرينه قدر اوزانان فتح لري آنلاديلميشدير. ارگه نه کون دستاني کیمي، اوغوز خان دستاني دا، تورک ميلله تي نين تاریخ گليشمه سي و کاراکتريني آچيخلايان چوخ قووتلي بير ادبی وصيغه دير. مته نين « اوغوز خان » آدیلا عادتا قوتسال لاشديريلديغي، تورک ميلله تي نين اورتاقلاشا مالي اولان بو گؤزل دستان قيساجا بئله دیر: گون لردن بير گون آي خان، بير ارکک چوجوق دوغور. اوشاق، قارا ساچلي، قارا قاشلي، آلا گؤزلو. قيزيل آغيزلي ايدي. پري لردن ده گؤزل ایدي. چوجوق، آناسيندان يالنيز بير یول سوت امدي. بير داها اممه دي، قونوشمايا باشلادي. چيی ات و ايچکي ايسته دي. قيرخ گون دن سونرا بؤيودو. يئریدی. اوينادي. آتا ميندي. گئييک آوونا چيخدي. گون لردن، گئجه لردن سونرا، بير ایگید اولدو. باهادير اولدو. اوغوز خان » دئییلن بو باهادير، بير گون تانري يا ياخاريردی( مناجات ائدیردی). بيردن بيره چئوره سي قاپ قارانليق کسيلدي. گؤکدن بير ايشيق دوشدو. بو ايشيق، آيدان و گونشدن بيله پارلاقدي. اوغوز خان، ايشيغين ايچينده بير قيز گؤردو. بو قيز، چوخ گؤزل ایدي. اوزونده، ايشيق ساچان بير بني(خالی) واردي. چوبان اولدوزونا بنزيردی. گولونجه، ماوي گؤک ده گولور، آغلايينجا، ماوي گؤک ده آغلاييردی. اوغوز خان، بو قيزي گؤرونجه عقلي باشيندان گئتدي. قيزي سئودي، آلدي. قيز، اوغوز خان ا اوچ ارکک چوجوق دوغوردو. بيرينجيسينه « گون » ، ايکينجيسينه « آي » ، اوچونجوسونه « اولدوز » آديني قويدولار. اوغوز خان، گون لردن بير گون، آووا گئتدي. گؤلون يانيندا بير آغاج گؤردو. آغاجين قوووغوندا بير قيز اوتوروردو. چوخ گؤزل ایدي. ساچلاري بير ايرماغين آخيشينا، ديش لري اينجييه، گؤزلري، گؤک اوزونون ماويسينه بنزیردی. اوغوز خان ين عقلي باشيندان گئتدي. اوره گينه اود دوشدو. قيزي سئودي، آلدي. بو قيز دا اوغوز خان ا اوچ ارکک چوجوق دوغوردو. بيرينجيسينه « گؤک » ، ايکينجيسينه « داغ » ، اوچونجوسونه « دنيز » آديني وئرديلر. بو چاغدا، ساغ يؤنده « آلتين خان » دئییلن بير خاغان واردي. آلتين خان، اوغوز خان ا ائلچي گؤندردي. چوخ آلتين و گوموش يوللادي. پک چوخ قيز، ياقوت و گوموش سوندو. اوغوز خان ا سايغي گؤستردي. اوغوز خان، آلتين خان ين باش اگمه سيني قبول ائتدي. سونرا، قيرخ گون قوزئيه يورودو. « بوز داغي » دئییلن داغا گلدي. چوخ سویوق ایدی. اوتاغيني قوردوردو دان يئري آغاردي. اوغوز خان ين اوتاغينا گونش کیمي بير ايشيق گيردي. او ايشيقدان؛ گؤک توکلو، گؤک يئله لي(یال)، بؤيوک بير ارکک قورد چيخدي. قورد، اوغوز خان ا دئدي: « ائي اوغوز، آرتيق من اؤنونده يئرییه جه یم!» بوندان سونرا اوغوز خان، چاديرلاري توپلاتدي. يولا قويولدو. تورک اوردوسونون اؤنونده گؤک تويلو، گؤک يئلهلي، بؤيوک ارکک قورد يئریردی. نئچه گون لردن سونرا گؤک تويلو، گؤک يئله لي، بؤيوک ارکک قورد دوردو. اوغوز خان دا تورک اوردوسونو دوردوردو. اؤنله ريندن « ايتيل » دئییلن ايرماق آخيردی. اوغوز خان، بورادا ياغي ايله ووروشدو. ساواش چوخ چتين اولدو. ايتيل سويو، ياغي قانييلا قيپ قيزيل آخدي. ووروشما-دا اوغوز خان، اوستون گلدي. باسان، تورک اوخلاريندا و قيليچلاريندا قالدي. گؤک تويلو، گؤک يئله لي قورد، يئنه اؤنه دوشدو. اوغوز خان ي گونئيين سيجاق اؤلکه لرينه گؤتوردو. اوغوز خان، بورادا دا چوخ يئرلر آلدي. چوخ ياغي يئندي. تورک خاقانليغيني بو يؤنده ده چوخ بويوتدو. گئري دؤندو. اوغوز خان ين يانيندا، آغ ساققاللي، بوز ساچلي، چوخ بيلگه بير کيشي واردي. آنلاييشلي و دوغرو بير آدامدي. اوغوز خان ين دانيشمانييدي. آدي « اولوغ تورک » ايدي. اولوغ تورک، گون لردن بير گون، دوشونده بير آلتين ياي و اوچ گوموش اوخ گؤردو. آلتين ياي، گون دوغوسوندان گون باتيسينا دک اوزانيردی. اوچ گوموش اوخ دا قوزئيه دوغرو گئدیردی. اولوغ تورک، اويخودان اوياندي. یوخودا گؤردوکلريني اوغوز خان ا آنلاتدي: « ائي خاقانيم، دئدي؛ گؤک تانري نين سنه وئرديکلري، خئیيرلي اولسون! گؤک تانري، دوشومده گؤردوک لريمي يئرينه گئتيرسين! ديله دیگي يئري سنه وئرسين! » اوغوز خان، اولوغ تورک ون سؤزلريني چوخ بگندي. بيلگه ليغيني اؤیدو. اؤیودونو دينله دي. اوغول لاريني توپلادي. دئدي کي: « ائي اوغوللاريم! گؤنلوم آو ديله ییر. قوجاديم. گوجومو ايتيرديم. گون، آي و اولدوز، سيز دوغويا وارين. گؤک، داغ و دنيز، سيز باتييا گئدين! » بونون اوزه رينه اوغوز خان ين اوچ اوغلو دوغويا، اوچ اوغلو باتييا گئتدي. گون خان، آي خان و اولدوز خان، بول بول آولانديقدان سونرا، يولدا بير آلتين ياي بولدولار. يايي آلديلار. بابالاري اوغوز خان ا وئرديلر. اوغوز خان سئويندي. يايي اوچ پارچا ائتدي و: « ائ? بؤيوک قارداشلار، دئدي؛ ياي سيزين اولسون! » — گؤک خان، داغ خان و دنيز خان، بول بول آولانديقدان سونرا، يولدا، اوچ گوموش اوخ بولدولار. اوخلاري آلديلار. بابالاری اوغوز خان ا وئرديلر. اوغوز خان سئويندي. اوخلاري اونلارا پاي ائديب « ائي کیچیک قارداشلار، دئدي؛ بو اوخلار سيزين اولسون! » — اوغوز خان، بوندان سونرا اولو قورولتاي ي توپلادي. خالقي دا چاغيردي. بؤيوک دانيشما ياپيلدي. اوغوز خان، يوردونو، اوغول لارينا پاي ائتدي. دئدي کي: « ائي اوغول لار، چوخ ياشاديم. چوخ ساواشلار گؤردوم. چوخ اوخ آتديم. قيليچ ساللاديم. ?تا مينديم. ياغيلاريمي آغلاتديم. دوستلاريمي گولدوردوم. گؤک تانري يا بورجومو ادا ائتديم. سيزلره ده يوردومو وئريرم. يوردوموزون اوزه رينده بوگه ليک و بختييارليقلا ياشايين. گؤک تانري نين بويروغوندان چيخمايين. اسن قالين! « سونرا گؤک رنگلي گؤزلريني یومدو. »

http://s1.picofile.com/file/7720615585/gizemli_turk_tarixi.jpg

برای اطلاعات بیشتر درباره اوغوزخان ذوالقرنین به لینک های زیر بروید

http://www.bilinmeyenturktarihi.com/oguz-kagan-destani.html

http://www.gnoxis.com/oguz-kagan-ve-zulkarneyn-53898.html

http://forum.memurlar.net/konu/532974/

http://www.milliyetciforum.com/showthread.php?t=35927&page=1

کلیپ:ترکان بانی تمدن های باستانی جهان(بررسی علل وجود کتیبه های پروترک در اکثر تمدن های جهان)زنده باد

Bilinmeyen TÜRK tarihi
Tarih Türkle başlar


İLK İNSAN, ORTAASYA İNSANI, ÖNTÜRKLER

تاریخ اولیه بشر از کتیبه های ترکی

تاریخ با ترک شروع می شود

http://s4.picofile.com/file/7813921933/APARAT2.jpg
آدرس کلیپ:

http://www.aparat.com/v/m9jFO

تاریخ بشریت در کتیبه های ترکان از آدم تا ساکاها

در این مقاله با استفاده از متون کتیبه های پروترک ها ترتیب تمدن های اولیه جهان اورده شده است

http://s4.picofile.com/file/7813887204/ilk_insanlar.jpg


Orta Asya
 İnsanın Atası, Orta Asya İnsanı, Proto-Türkler ve en eski Türk Devletleri
- ON-OĞ (Tanrının ruhundan üflediği ilk insan, Adem’in Cennet’teki hali)
انسانی که از روح خدا آفریده شده است
- KİSİ-OĞLI İnsanı (Adem ve soyu, M.Ö. 850.000 yılları)
آدم و نژاد او
- OT-OZ İnsanı (GÖK ‘ten inenin soyundan gelen mükemmel, güçlü insan, M.Ö. 25.000′ler)
انسانی که بر زمین نازل شده
- ON Halkı (M.Ö. 20.000′ler)
تمدن اون
- OK Halkı (M.Ö. 15.000′ler)
تمدن اوک
- ANAU Halkı (Orta Asya da ilk medeniyet kuran PROTO-TÜRKLER, M.Ö.9000)
تمدن آناو
- OGÜL-UKUS İnsanı (İlk alfabe kullanan insan, M.Ö.7000)
تمدن اوغول اوکوس :انسامی که اولین الفبا را استفاده کرده است
- OK-OZ Halkı (İlk Oğuzlar, M.Ö.7000)
تمدن اوک-اوز:اولین اوغوز ها
- OZ Halkı (Uzlar, ilk Oğuzlardan, M.Ö.5000)
تمدن اوز
- BU-KİSİ İnsanı (Himalayaların eteklerinde görünen ilk insan, M.Ö.5000)
تمدن بو-کیشی
- BİR-OY BİL KONFEDERASYONU (M.Ö. 9000-M.Ö.1517) (Doğu Anadolu’dan Çin’in ortalarına kadar)
تمدن بیر اوی بیل:حکومت جهانی از چین تا آناطولو
- ON OYUL Uç Devleti Taşkent-Buhara, Kuça-Yarkent arasında)
3دولت اون اویول
- OK-ONIM OĞ Uç Devleti (Kuça-Urumçi ‘den ÇİN ‘in ortalarına kadar)
3دولت اوک-اونیم اوغ
- ISUB-URA BİL Uç Devleti (Kafkaslar ve Doğu Anadolu)
3دولت ایسوب-اورابیل :منطقه قفقاز و آذربایجان
- OK-UŞUY
اوک-اوشوی
- ÖTİGİN İRİŞ (Moğolistanda)
- OD-URUGİN YİŞ (Çin’in kuzeyinde)
- UŞUNTUNG UYUZ (Çin’in güneyinde)
- AT-OY BİL KONFEDERASYONU (M.Ö.1517-M.Ö.879) (Selanik Körfezi’nden Çin’e, Üst Asya’dan Tibet’e kadar) (Bir adı da AT-UKUŞ BİL)
- ISUB-URA BİL Uç Devleti (Kafkaslar ve Doğu Anadolu)
- AT UKUS YÜZ Uç Devleti (Eski ISUB-URA BİL)
- ISUB URUŞU TUTUK Uç Devleti (Eski ISUB-URA BİL)
- OK-OGİS AT UÇUK Uç Devleti (Eski ISUB-URA BİL)
- ISUB URA UÇ Devleti (Eski ISUB-URA BİL)
- OK-UŞUY Uç Devleti (İskitler, Kuzey Karadeniz’de)
- DEŞT-İ KIPÇAK Konfederasyonu (İskit ve Isub-Ura) (M.Ö.500′ler-M.S.1236)
- ÖKÜGİMİN YIŞ Devleti (Urallarda)
- ÖG-ÖDÜS Devleti (Kırım’da)
- TATAR BİRİLE OK-AT Devleti (Harzemde)
- TÜRÜK BİL FEDERASYONU (M.Ö.879-M.S.580)
تمدن توروک بیل
- ÖTÜKİN YIŞ Devleti (Ana Devlet),
- ALTUN YIŞ Devleti (Altay),
- UCUĞUY YIŞ Devleti (İçki Türkistan),
- ÖKÜGİMİN YIŞ Devleti (Ural) ,
- BU TÜRÜK BİL Devleti (Beri Türkistan)
- OK-UDURİKİN YIŞ Devleti (Kore ve Mançuryadaki devlet, başkenti UŞUNTİN BOLIK, daha sonra HAN BALIK olmuştur, şimdiki PEKİN )
- UŞUNTİNG UYUZ Devleti (Güney Çin Federasyonu)
- BOY-URUK FEDERASYONU (M.S.900′LER-1800′LER) (Orak Bulgarlarının Federasyon’a hakim olmalarıyla başlayan dönem)
- OZUM ON-OK Devleti ) (M.S.641-1016) (İskit ve Hazar Türkleri federasyonu, M.S. asırda Musevî dinini kabul etti)
- ÖKÜGİMİN YIŞ (M.S. 500′ler-1237)(Oral Bulgarlarının devleti)
- ON-UYUĞUR YIŞ Devleti (M.S.500′ler-1237)(Kazan Tatarları)
- OĞUZLAR Devleti (M.S.500′ler-1238) (Kasim ve Oka Tatarları)
- ALTIN-UR Devleti (1238-1505) (Oğuzların yerine, Altınordu diye bilinen devlet)
- YENİ DEŞT-İ KIPÇAK Federasyonu (1236-1395)
- KAZAN HANLIĞI (M.S.1436-1552)
(Yeniden BİR OY BİL KONFEDERASYONU oluşturma girişimi. Başarıya ulaşamayınca Asya’da kurulan Hanlıklar birer birer Rusya’nın pençesine düştü. Aslında son 1000 yıldaki SELÇUKLU, OSMANLI, CENGİZ ve TİMUR imparatorlukları M.Ö.5000′lerden gelen TÜRK KONFEDERASYONLARI ‘nın devamından, canlandırılmasından başka bir şey değildir. Biri diğerinin yerini almıştır. )
 
- Yafes Oğulları; Hz. Nuh’tan sonra ——- Kafkasya, Ağrı Dağı Çevresi, Güney-Doğu Anadolu (M.Ö. 4000′ler)
- Sümerler———————–Mezopotamya (M.Ö. 4000-1900)
- Akadlar————————-Mezopotamya (M.Ö. 2750-2000)
- Elâmlar————————-Mezopotamya (M.Ö. 2160-600)
- Kantura Oğulları; Hz. İbrahim zamanı———–Mezopotamya (M.Ö. 1800’ler)
- Hiksoslar———————-Mısır (M.Ö. 1657-1580)
- Eskimolar———————Alaska, Sibirya (M.Ö. 10.000’den itibaren)
- Amerika Kızılderilileri — Kuzey/Güney Amerika (M.Ö. 10.000’den itibaren)
- Sakalar ————— Asya, Anadolu, Avrupa (M.Ö. 3.000’den itibaren)  (Şimdiki) Sokolar-Yakutlar, Mesketler, Basklar)
- Pelasglar———————-Anadolu, Yunanistan (M.Ö. 3.000-400)
- Amazonlar ————-Samsun, İzmir (M.Ö. 3.000-2.000)
- Makedonyalılar————–Balkanlar (M.Ö. 2.500- 168) (M.Ö.512-479 Pers dönemi hariç)
- Hattiler————————–Anadolu (M.Ö. 2500)
- Gutiler——————-İran, Mezopotamya (M.Ö. 2500-1950
- Tourkiler ———————-İran, Mezopotamya (M
- Hititler ——————–Anadolu (M.Ö. 2000- 1200)
- Hurriler ——————–Anadolu (M.Ö. 2000-1300)
- Mitanniler ———————- Anadolu, Mezopotamya (1900-1260)
- Kimmerler ————— Kafkasya, Anadolu (M.Ö. 1900-590)
- Troyanlar (Truvalılar)—–Anadolu, Kuzey Afrika (M.Ö. 1250-800)
- Turukkular ———————-Mezopotamya (M.Ö. 1750)
- Kassitler —————————-İran, Mezopotamya ( M.Ö. 1200)
- Etrüskler———————-İtalya (M.Ö. 1200-265)
- Urarlar———————–Anadolu (M.Ö. 860-580)
- Meydiyeliler (Medler)——Kafkaslar ve İran (M.Ö. 708-550)
- Partlar ———— Kafkasya, İran (M.Ö.249-M.S.228)
- İskit —(Çit, Skit, Saka) İmparatorluğu (M.Ö. 500’ler- M.S. 700’ler)

تاریخ با ترکان شروع میشود(تاریخ نامعلوم ترکان)

Bilinmeyen TÜRK tarihi
Tarih Türkle başlar


İLK İNSAN, ORTAASYA İNSANI, ÖNTÜRKLER

تاریخ اولیه بشر از کتیبه های ترکی

تاریخ با ترک شروع می شود


وقتی دانشمندان از تاریخ بحث می کنند تاریخ ملتها را بغیر از ترکان بطور دقیق و معلوم مطرح میکنند ولی وقتی نوبت به تاریخ اولیه ترکان میرسد دانشمندان دست تسلیم برداشته و سخن مشهوری که میگوید اگر دو چیز در دنیا نامعلوم باشد یکی تاریخ ترکان است را بیان می کنند.

در این مقاله با استفاده از انچه از کتیبه های چند ده هزار ساله پروترک ها بر میاد برگ هایی از تاریخ اولیه بشریت مطرح میشود.
به اعتراف دانشمندان اولین الفبای جهان الفبای رونیک runik  و  الفبای Futhark هستند که در نوشتن کتیبه های پروترک ها استفاده شده است.این کتیبه ها بصورت طمغا(مهر) و سیمگه(نماد) و حروف هستند.گاهی در این کتیبه ها با مفاهیمی عمیق همچون زندگی در بهشت و نزول از خدا بر زمین و یا انسان اشرف مخلوقات و این گونه مسائل درباره انسان اولیه بر می خوریم.
تاریخ این کتیبه ها از 30000 سال پیش تا به 3000 سال پیش بر می گردد.

درزبان پروترک هر طمغا بصورت یک نماد و هم بصورت یک حرف است.همانند حروف مقطعه

الف لام میم

http://s4.picofile.com/file/7813863545/Image38.jpg

Bir ORTA ASYA dili olan PROTO-TÜRKÇE’de her TAMGA bir HECE’dir, ve bir KAVRAM ifade eder, aynı zamanda bir HARF’tir.

http://s4.picofile.com/file/7813863224/Image37.jpg

حال به بررسی بعضی از این مفاهیم در کتیبه های ترکی میپردازیم

http://s4.picofile.com/file/7813861826/Image30.jpg

مفهوم طمغای ON-OĞ :اون-اوغ در کتیبه های پروترک به معنی انسان مقدس  و انسانی که از روح خدا خلق شده بر میگردد (بدون ماده )

TÜRKLER, bu yüzden kendilerine ON-OĞ - KUTSAL KİŞİ derler... ON aynı zamanda KAİNAT demektir... Yani İNSAN, EŞREF-İ MAHLÛKAT'tır. En şerefli yaratıktır!..


O yüzden ON-OĞ, TANRI KATI'nda sanki uyku halindedir, buna UYU-USUK denir... Bu kelime bugün UYUŞUK haline dönüşmüştür.

مفهوم طمغای OĞ :انسان مقدس پس از رانده شدن از بهشت اوغ خوانده شده است.

ON-OĞ yeryüzüne inince YUKARI ile, KÂİNAT ile bağlantısını unutur. Sadece OĞ olur

در ضمن OĞ بفهوم هوش وبا هوش است.از اولین نام هایی که ترکان با ان خود را معرفی کرده اند کلمه  OĞUZ اوغوز است که معنی ما انسانهای با خرد است.

مفهوم طمغای OZ :انسان مقدس پس از مخلوط شدن با گوشت و استخوان اوز خوانده شده است.

ON-OĞ, yeryüzüne inip, maddeye bürünürken (ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜM - YUNUS DİYE GÖRÜNDÜM ifadesini hatırlayalım) OZ'laşır

مفهوم طمغای OT-OZ : انسان OZ پس از پخته شدن و آزمایش شدن با آتش OT بصورت  OT-OZ خوانده شده است.

Pişmesi gerekir. Bunun için OT'la (OD), ATEŞ'le imtihan edilir, yani zor şartlarda yaşamak durumunda kalır, sonunda OT-OZ olur.

مفهوم طمغای ON :در اساطیر ترک به نظام کل خلقت ON گفته میشود

Eski Türkler "DÜZENLİ BİR BÜTÜN (KÜLLÎ NİZAM)" olarak düşünülen KÂİNAT’a OL-ONİ derlerdi. Bu ifadede OL kelimesi DÜNYA, ikinci ON kelimesi de KOZMOS mânâsınadır.

ریشه کلمه آجونACUN(جهان در ترکی) از طمغای ON :در اساطیر ترکی به سیستم هایی که در آن موجودات زنده زندگی میکردند  ÖC-ONON می گفتند که به تدریج به شکل آجونACUN در آمده است.در کتیبه های ترکان تعداد کهکشان هایی که در آن موجودات زنده زندگی می کنند 5 کهکشان آمده است.

Galaksilerin her biri bir ON’dur. Kozmik bir yapısı vardır, ancak canlı bulunmaz... Canlı bulunan sistemlere ÖC-ONON(ACUN) denilir. Eski Türkler bunların 5 adet olduğuna inanırlardı. Yani DÜNYA dışında 4 galakside daha hayat bulunduğunu düşünürlerdı. Bizim ÖC-ONON’umuz, SAMANYOLU ON’undaki GÜNEŞ sistemidir.

مفهوم ALKU-ON : در ترکی باستان معادل لغت ترکی ائورن evren (گیتی ) بصورت ALKU آمده است که وقتی با ON ترکیب میشود بصورت ALKU-ON در میاید که به معنی کل کاینات است.

Eski Türkler, EVRENSEL kelimesinin karşılığı olarak HERŞEYİ İÇİNE ALAN mânâsındaki ALKU kelimesiyle ON’u birleştirip ALKU-ON yapmış, bunu da KAİNAT, MÜKEVVENAT anlamında kullanmışlardır.

http://s4.picofile.com/file/7813861498/Image17.jpg

http://s4.picofile.com/file/7999065157/turk_eski_yazit3.jpg

مفهوم طمغای AT :دارای مفهوم اتصال به خداوند است
AT = (TANRI’ya erişmek için) atılan – fırlatılan,

مفهوم طمغای AD :به معنی شناخته شده و معلوم است
AD = bilinen, tanınmış anlamlarına gelir

مفهوم طمغای UB و حرف B : به مفهوم بالاترین جایگاه است
B harfi UB = en yüce, kozmik değerler demektir


مفهوم طمغای Ök : طمغای اؤک به معنی رب و پروردگار می باشد.

http://s4.picofile.com/file/7813864515/kadirparlak_1426507831.jpg

Türkçe'de iki tane 'k' vardır: Birisi bildiğimiz 'k'dır, diğeri 'ök' diye okunur. Şimdi bu 'kök' olarak okunamaz. 'Kök' olamaz, çünkü ön tarafa 'ök' harfini yazmışlar, 'Kök' olsaydı diğerini koyardı.. Öyle yazmamış. Buraya başka bir harf koymuş... Bu ya 'ök'tür ya da 'ük'tür. Bu kelime Orhun yazıtlarında bir tek yerde geçiyor. Bunu 'köktürk' diye okuyorlar. Bu halbuki bu 'Öküktürk'tür... 'Ök' Rab demektir... Yani Rab Türk'ü diyor adam

مفهوم  EDİN-ER ریشه نام تانری(خدا):ED در کتیبه های ترکی به معنی قدرت خلاق است و بصورت زیر به تانری تبدیل شده است.
  EDİN-ER, EDİN-İR, DİNGİR, TENGİR, TENGRİ, TENRİ ve TANRI

http://s4.picofile.com/file/7813866662/samsun_onturk_tamgalari_8.jpg

مفهوم مار در کتیبه های پروترک :
در کتیبه های پروترک ها مار به عنوان جریان دهنده عوامل آسمانی بر زمین است.

TANRI da kendindeki iyiliği döne döne, YILAN gibi YER�e indirir, YERYÜZÜ bu şekilde varlığını sürdürür.

مفهوم گاو و بز در کتیبه های پروترک: گاو و بز باعث وصل شدن خوبی های روی زمین به آسمان هستند

Öyleyse İKİ BOYNUZLU BOĞA (ve İNEK) figürleri YERYÜZÜ�ndeki iyiliği göklerdeki TANRI�ya ulaştırmakta, bu şekilde bir nevi şükretmektedir� Bu anlayış MISIRLILAR�da da vardı. Ancak HİNDİSTAN�da doruğa ulaşır. HİNTLİLER�in KUTSAL İNEK inanışı hâlâ sürmektedir.

YERYÜZÜ�nde insanların İYİLİK ve BOLLUK içinde yaşamaları için TANRI�nın YERYÜZÜ�ne İYİLİK indirmesi, YERYÜZÜ�nün de ŞÜKÜR etmesi yetmez!.. BUĞ(BEY) ve BUVUN(BUDUN-MİLLET) İYİLİK içinde olmalı, ve onların İYİLİKLER�i TANRI�daki KÜN�e ulaşmalıdır.

مفهوم ÖZ-İÇİŞ :در مفهوم بهشت به کار رفته است.در اینجا انسان با سوختن در آتش عشق الهی دوباره به خدا باز میگردند.این مفهوم در اشعار ترکان نیز بسیار کاربرد دارد.

ÖZ�ün (kişinin manevi varlığının) İÇİŞ�i, TANRI�dan gelen ÖZ�ün ateşte yok olarak tekrar TANRI�ya varmasıdır. .. Binlerce yıl sonra bu anlayış �AŞKIN İLE YANAYIM / VARLIĞINDA YOK OLAYIM� tarzındaki tasavvufî şiirler olarak karşımıza çıkar.

مفهوم خورشید :خورشید در کتیبه ها به عنوان نام خدا بکار رفته چون قدرتمندترین و تنها ترین در آسمان است

ÖGÜL-UKUS insanı, TEK ve YARATICI KUDRET’i ifade için GÜNEŞ resmi çizmiştir. Bu hiç bir zaman onun GÜNEŞ’e taptığı anlamına gelmez!.. Gökte ve yerde gördüğü en kudretli cismi, ve de tek olan bu cismi, YARADAN’ın sembolü olarak kullanmıştır. Çünkü GÜNEŞ hayat verir, toprağı canlandırır, bitkileri yeşertir. İnsanları ısıtır. Bazen de kurutur, öldürür. Sonsuz bir enerji kaynağıdır.

http://s4.picofile.com/file/7813860642/Image14.jpg

مفهوم  EZ ED A EM : به مفهوم مراسم تقدیس خداوند است.EZ یعنی تقدیس ED یعنی نمودن و خلق کردن EM یعنی وضعیت.در کتیبه ها این مراسم با خورشید و ماه و 7 نفر همراه انجام میشود.این هفت نفر به عنوان نماینده هستند.پشت عدد 7 معنی عمیقی وجود دارد.

http://s4.picofile.com/file/7813913117/AY_GUN.jpg

http://s4.picofile.com/file/7999064729/turk_eski_yazit1.jpg

Uygulanan EZ ED A EM, yani TAKDİS MERASİMİ’dir. EZ-takdis, ED-etme, yaratma, EM-duruş demektir. Hepsini birleştirince TAKDİS ETME MERASİMİ tamlaması elde edilir. Bunu ayrıca sağ alttaki KÜN ve AY figürlerinin YEDİ YALKIN’dan oluşan saçlarından, ELİ BELİNDE duruştan anlıyoruz Bu EM pozisyonudur. Dünyada HAYAT’ın mümkün olduğunu, ve bunun GÖK’le ilişkisini gösterir.
ROTO-TÜRKÇE’de ALT kelimesi “temsilci” demektir. 6 çizgi veya 6 noktayla ifade edilir. EKİ (AY) bu töreni TANRI adına yönettiğinden, TEMSİLCİ durumundadır.
Dikkat edilirse, AY’ın başında 6 YALKIN bulunduğu, KÜN’ün başındaki 7 YALKIN’dan birinin AY’ın başına uzanarak 7.yi tamamladığı görülür. Bunun çok derin mânâları vardır.

تقدس اعداد 17 و 11

İkinci halkada 17 BENEK var… EZ ED A ON kelimeleri birbirine kaynaşarak EZ-EDA-ON, CEDİ ON , ON CEDİ (şimdiki KAZAK-KIRGIZ telâffuzu), ve ONYEDİ… Yani EZ EDİ (takdis edilmiş, kutsal) ON(halkı için) …

En iç halkada 11 BENEK var… BU ER ON kelimeleri sıkışarak BİR-ON, sonra da ONBİR olmuştur. BİR (HAN’ın özelliği, tek)… ON (halkına), yani ON halkına HAN (olmak üzere)…

مهر سلیمان نمادی در کتیبه های پروترک پیش از یهودی ها به معنی جلال و جمال خداوند

http://s4.picofile.com/file/7813858709/ed_tamgasc4b1.jpg

MÜHR-Ü SÜLEYMAN, Yüce ALLAH’ın CELÂL ve CEMÂL sıfatlarını sembolize eder. Bu yüzden GÖK İKİLİSİ, yani İKİ İLÂHİ VASIF açıklaması son derece yerindedir. KUR’AN’da anlatıldığına göre, HZ. SÜLEYMAN bu MÜHÜR’ü yüzüğünde taşırmış. O yüzüğe sahip olduğu sürece de kuşların, Karıncaların dilini anlar, cinlere hükmedermiş. Bir gün cinlerden biri bu yüzüğü çalmış, SÜLEYMAN da bu KUDRET’ini kaybetmiş.

Hemen ekliyelim ki, KUR’AN’daki kıssalar da KAYA RESİMLERİ gibidir. ZAHİR’deki KELİMELER’in arkasında DERİN MÂNÂLAR vardır.

YAHUDİLER’in ALTI KÖŞELİ YILDIZ’I kendilerine SEMBOL ve BAYRAK yapmaları, MUSEVÎ HAZAR TÜRKLERİ’nden dolayıdır. Bilindiği gibi DÜNYA MÜSEVİLER’inin yarısından çoğunu HAZAR TÜRKLERİ’nin soyundan gelenler oluşturmaktadır. (Bakınız: Arthur Kostler, 13. KABİLE, Ansiclopedia Judaica) İsrail bayrağına MAVİ renkte işlenmesinin sebebi de, MAVİ’nin hemen bütün TÜRK boylarında TANRI’ya işaret etmesidir (GÖK rengi).

ریشه لغت پروترک ÖGİS به معنی پیغمبر: در ترکی باستان ÖG به معنی فلسفه است.İS به معنیdüşünce معرفت است.یعنی شخص دارای معرفت فلسفی .ÖGDİ نیز در ترکی به معنی مدحیه و هم معنی با övgü ستایش است.

ÖGİS karşılığında kullanılan peygamber sözünü de deyim olarak kabul etmek gerekmektedir. ÖG, felsefe demektir, bugün dilimizde ÖGE halinde prensip anlamında kullanılmaktadır. İS düşünce demek olduğuna göre, “Felsefi düşünce” sahibi kavramını ifade etmektedir. Ön-Türkler’de “doğru yolu gösteren, gerçeği gören kişi” demektir. Anadolu’da bu anlamda “uluğ kişi, eren, ermiş” sözcükleri kullanılmaktadır. Yazıtta, Anadolu lehçesiyle şu sözcükleri yakalayabiliriz.



http://s4.picofile.com/file/7813867311/Tamgal%C4%B1_Say2.jpg

کتیبه ترکی در فرانسه

http://s4.picofile.com/file/7813868381/Y%C3%BCce_Konfig%C3%BCrasyon_Yaz%C4%B1t%C4%B11.jpg



http://s4.picofile.com/file/7813858595/37_2.jpg

http://s4.picofile.com/file/7813859672/Image01.jpg http://s4.picofile.com/file/7813860107/Image13.jpg

برای اطلاعات بیشتر می توانید هریک از عنوانین را سرچ کنید و یا به لینک های زیر بروید

http://www.sonsuz.us/?q=node/tarih_turkler_ile_basladi

http://www.bilinmeyenturktarihi.com/tag/tarih-turklerle-baslar

http://www.bilinmeyenturktarihi.com/tag/on-turkleri

http://www.angelfire.com/tn3/tahir/trk93m.html

http://www.angelfire.com/tn3/tahir/trk90g.html

http://www.angelfire.com/tn3/tahir/trk92m.html

http://www.biroybil.com/showthread.php?20553-T%FCrkler-kimdir

http://www.turania.org/turan-tarihi/3359-turkler.html

http://www.angelfire.com/tn3/tahir/trk92k.html

کتیبه های ترکی در اروپا

ÖnTürklərin Yazıtları

اؤن تورک لرین یازیت لاری

(کتیبه های پروتو ترک در سراسر اروپا)

http://s3.picofile.com/file/7727770856/EtruscanLanguage2.jpg

اجداد ترکان (پروتو ترک ها) اولین تمدن هایی بشری را در سراسر دنیا ساخته اند و تمدن های دیگر از تکامل این تمدن ها شکل گرفته اند.این مسئله از کتیبه هایی که با نماد ها و طمغاهای ترکان نوشته شده است و در سراسر قاره ها پراکنده شده است بر می آید.


در پایین لیستی از تعدادی از کتیبه های ترکی(پروتو ترک) اروپا آمده است.

http://s3.picofile.com/file/7727772682/turuk2_06_23_46_.jpg

-- Preslav Yazıtı (Bulgaristan)
کتیبه ترکی  پرسلاو در بلغارستان
-- Vinça-Tartaria (Sırbistan, Romanya) (8 yazıt)
8 کتیبه ترکی  وینچا تارتاریا سیبری و رومانی
-- Glozel (Fransa) (19 yazıt� Proto-Türkçe Oduk-El diye bilinen bu bölgede
bulunan yazıtların sayısı 3.000 kadardır.)
19 کتیبه ترکی  گلوزل فرانسه
-- Bask (Fransa, İspanya) (2 yazıt)
2 کتیبه ترکی  باسک فرانسه و اسپانیا
-- Retüs (İsviçre Alpleri) (4 yazıt)
4 کتیبه ترکی رئتوس آلپ ار های ایشویچره
-- Limni (Ege denizi) (1 yazıt)
کتیبه ترکی لیمنی دریای اگه
-- Val Comanica (İtalyan Alpleri) (9 yazıt)
9 کتیبه وال کومانیکا آلپ ار های ایتالیایی
-- İskit yazıtları (Karadeniz�in kuzeyi) (3 yazıt)
3 کتیبه ترکی اسکیت شمال دریای کارا(سیاه)

http://s2.picofile.com/file/7727771391/Etruske_napisy_Lemnos_300x387.gif

-- Etrüsk yazıtları (İtalya) (50 yazıt)
50 کتیبه ترکی اتروسک های ایتالیا
-- Pelask yazıtları (Yunanistan) (3 yazıt)
3 کتیبه ترکی پئلاسک یونان

Ve Fransa ve İspanya�daki çözümlenmiş olan MAĞARA RESİM VE YAZITLARI
کتیبه های ترکی در دیواره غارهای فرانسه و اسپانیا

-- Lascaux (2 yazıt)
-- Fontarnaud a Lugasson (1 yazıt)
-- Niaux (2 yazıt)
-- Rochbertier (1 yazıt)
-- Mas d�Azil (4 yazıt)
-- Gourden (1 yazıt)
-- Marsoulas (1 yazıt)
-- Passiega (1 yazıt)
-- Altamira (1 yazıt)

http://s3.picofile.com/file/7727772575/gloz.jpg

آتلانتیس و پروتو ترک ها

Truva Ve Türklerin Anayurdu Atlantis

تروا و تورک لرین آنا یوردو آتلانتیس

آتلانتیس و تروا و ترکان

http://s2.picofile.com/file/7727755913/atlantis.jpg
Atlantis
Murat Bardakçı namlı Saraylı yazınca güldüm (16 Mayıs 2004, Hürriyet, ‘Truva Efsanesi Eski Çağın Dallas’ıdır’. Yazısının içindeki yanlışları aşağıda yazacağım ancak Haluk Şahin “Truvalılar Türk müydü?” diye yazınca (16 Mayıs 2004, Radikal), üç yıldır üzerinde çalıştığım Türklerin Anayurdu Atlantis çalışmamı artık kamuoyuna sunmanın, hem orijinaliteyi kaçırmamak, hem de güncel Truva meselesine doğru bakmak için şart olduğu ortaya çıktı. Belki Mardukçular da bir şeyler öğrenir. (Haluk, arada medyayı medyadan eleştirmek gibi yapılmayacak gafları sürekli yapsa da, benim MEME içinde görmediğim bir dostumdur, burada bunu da belirteyim. Bardakçı ise tam bir MEME’ci. Yetkin İşçen, dostluğuna ve terbiyesine binaen Çanakkale işini pek karıştırmadı diye, Hazret’in dur durak bilesi yok. Engin Ardıç da işe yine kaba ampirisizmle takılarak, Truvalılara Türk diyenlerle alay etti (Star, 18 Mayıs 2004), etti etmesine de, Enginciğim yine sana epey bir okuma çıkacak bu yazıdan sonra…)
Bardakçı, bardak dolu mu boş mu tartışması benzeri herzevatı yine çoğaltarak, Truva konusunda yanlış bilgilendiriyor o çok değerli okuyucularını. Murdoch’un Mirror’ının GYY’nin yayınladığı Irak’taki fotoğraflar sahte çıktı diye kovulduğunu manşete çeken Hürriyet, acaba diyorum, kendine ne zaman uygulayacak bu medya etiğini?
İlkönce, Haluk Şahin’in yazısında doğrusunun bir kısmı bulunan, Fatih’in Troy ile ilgili Papa’ya yazdığı mektuptaki gibi bir lafı Mustafa Kemal Paşa’nın, “1922’de yanındakilere söylediği iddia edilen,” “Truva’nın öcünü aldık” şeklinde söylemesi mümkün değildir cümlesi ile işi kızıştırayım. Bu iddiayı ileri süren ve Sabahattin Eyüboğlu’ndan bahsetmeyen M. Bardakçı’nın belge ve kanıt göstermesi iktiza eder. Troy’un öcünü aldık lafı, İstanbul’u aldıktan sonra Fatih’in söylediği ve Papa’ya da yazdığı bir mektupta bulunan bir laftır. Doğrusu da budur. Çünkü Konstantin, Yeni Roma’yı İstanbul’dan hemen önce Truva’da kurmayı düşünmüş sonradan iyi bir limana sahip olmadığından vazgeçmiştir. Dolayısıyla, Haluk Şahin’de de geçen, Sabahattin Eyüboğlu’nu aktarması doğru olamaz. Neden mi?
Bakın bu konuda Sabahattin Eyüpoğlu’nun da dostu olan Halikarnas Balıkçısı ne diyor: “Çok tuhaftır ama, Homeros ile ilgilenen ilk Türk İstanbul’un fatihi Sultan II. Mehmet’tir. Montaigne’e göre, Fatih, Papa’ya yazdığı bir notada, Yunanistan’a yardımını anlayamadığını çünkü İtalyanların Troya’lı Eneas soyundan ve bu nedenle Trakofriglerden oldukları için, Hektor’un öcünü almakta Papa’nın kendisine yardım etmesi gerektiğini yazmış. (Bunu Sabahattin Eyüboğlu Montaigne-Denemeler çevirinde veriyor.)” Halikarnas Balıkçısı bu sözlerden sonra hemen ekliyor: “Fatih, bu sözleri söylemişse, bunlar boş sözlerdir… Çünkü, batı ya da Papa, Hellenlere Hıristiyan oldukları için yardım ediyordu. Fatih bunu pek iyi biliyordu. Onunki bir Bizans Vasileosluğu, bir Rum İmparatoru taşlaması olmalı. İstanbul’da Bizantizmiin gelişmesine yardımı –hiç olmazsa göz yummasıyla- esnaf yardımlaşma kurumlarını –Ahileri- kaldırmakla, sayısız hizmetlerinin yanısıra İmparatorluğun gerileyip kokuşma tohumlarını atmıştır.” (Bkz: Hey Koca Yurt, s: 290.) Mustafa Kemal’in yazılmasında katkıda bulunduğu ortaokul Tarih ve Yurttaşlık kitaplarında (1928) Fatih’e ne dendiğine bakarsa Bardakçı (eminim arşivinde vardır bir kaç tanesi, belki de malumatfuruşlukla köşesinde yazmıştır bile), Mustafa Kemal Paşa’nın Fatih’in söylediği bu sözü en son tekrar edecek kişi olduğunu anlar belki de hermenüatik olarak (Bu hermenüatik de nerden çıktı demeyin, konumuzla epey ilgisi var, Zeus’un Enformasyon Bakanı’nın adı Hermes idi). Haluk Şahin hiç olmazsa, yakıştırmadır belki Mustafa Kemal’e atfedilen söz diyor. Bardakçı ise önündeki bardaktan hız almış bir vaziyette, kesinlik ifadesi kullanıyor. Sabahattin Eyüpoğlu ise tenakuz içinde. En doğrusu Halikarnas Balıkçısı, namı diğer Cevat Şakir’in. Kesinlik yakıştırma; hermenüatik mermenüatik, belge göstermesi gerek Bardakçı’nın. Ayrıca, “Homer’in İliad’ı” diye bir tanımlama yoktur Türkçe’de. Bu, işin İngilizce yazımıdır, yani İngilizcesidir. Türkçesi şudur: Homeros’un İlyada’sı. Aynı yazısında çerçeve içinde Bardakçı’nın “İşte Truva’nın gerçek destanı” dediği ise, yüzlerce Truva öyküsünden biridir. Belki de en dangalakça olanı. Homoseksüellikle aklını bozmuş olan Bardakçı’nın Paris’i bir homoseksüel olarak göstermesi mâkuldur, o günlerde bu işler yaygındı, ancak, Helen’in onu homoseksüalite yaparken yakalayıp kıskanması ve sahip olması kadınsıllık doğasına aykırıdır, eğer Helen’in kendisi bir homo değilse… Olsa bile biraz zordur. Kadın doğası insanlık serüveninde hiç değişmeyen tek özdür neredeyse. Ayrıca, Truva savaşı, daha sonra görülecektir ki, bu yazıda değil tabii, bir emperyalist Savaş’tır. Wolfgang Peterson’un filmi de bunu, ortalama televizyon izleyicisi basitliğine indirgeyerek pek âla güzelce anlatıyor, anlayana. Üfürmek yok. Hatta, eğer ilgileniyorsanız, Truva Savaşları on yıl sürmüştür diye de bir bilgiyi kaydedin lütfen. Kadın kız için yapılacak iş olamaz on yıl süren muhasara ve savaş. Bardakçı’nın makûs durumu içinde bulunduğu medyanın palavrasına inanan bir MEME’ci olmasıdır. Bardakçı için söyleyeceklerim bu kadar yeter. Gerisini Yetkin İşçen’e bırakıyorum. (Son bir söz: Truva konusu çok çetrefillidir, öyle bardak dolsun, sayfa olsun diye bulaşılacak bir konu değil. Bardakçı, UNM’sinin “azgın azınlığın Internet’ine” girerse elli bin tane daha bu konuda hikaye derleyebilir; hangisinin gerçek olduğuna da UNM’si karar verir.

کتیبه ترکی در یونان باستان

http://s3.picofile.com/file/7727756341/yunan_uygarl%C4%B1g%C4%B1nda_t%C3%BCrk_damgas%C4%B1_pelasglar.jpg


Truva
İşte bir tanesi: “Homer’s “Iliad” begins towards the close of the last of the ten years of the Trojan War: its incidents extend over some fifty days only, and it ends with the burial of Hector. The things which came before and after were told by other bards, who between them narrated the whole “cycle” of the events of the war, and so were called the Cyclic Poets. Of their works none have survived; but the story of what befell between Hector’s funeral and the taking of Troy is told in detail, and well told, in a poem about half as long as the “Iliad”. Some four hundred years after Christ there lived at Smyrna a poet of whom we know scarce anything, save that his first name was Quintus. He had saturated himself with the spirit of Homer, he had caught the ring of his music, and he perhaps had before him the works of those Cyclic Poets whose stars had paled before the sun.
“We have practically no external evidence as to the date or place of birth of Quintus of Smyrna, or for the sources whence he drew his materials. His date is approximately settled by two passages in the poem, viz. vi. 531 sqq., in which occurs an illustration drawn from the man-and-beast fights of the amphitheatre, which were suppressed by Theodosius I. (379-395 A.D.); and xiii. 335 sqq., which contains a prophecy, the special particularity of which, it is maintained by Koechly, limits its applicability to the middle of the fourth century A.D.” Bkz: A.S. Way, Internet, Berkley Sun Systems.)
Biz gelelim, Truva’ya ve Türklerin anayurdu Atlantis’e.
Haluk Şahin yazısını, “Gördüğünüz gibi Troyalılar Türk müydü sorusu o kadar da uydurma bir soru değil. Günümüz Türklerinin tarihsel rol olarak Troyalı olduğuna ise hiç kuşkum yok.” diyerek bitiriyor. Bitiriyor bitirmesine de iş burada başlıyor. Türklerin anayurdu Turanist yaklaşıma göre Orta Asya’dır. Bu yanlış inanış, Atatürk’ün Güneş Dil Teorisini yanlış uygulayan 1939 sonrası tarih anlayışına özgüdür. Halikarnas Balıkçısı’na ve Prof. Çığ’a göre, Sümerlerde de Türk “verniği-cilası” vardır. Nitekim, Truva’da Agamemnon’a karşı toplanan Anadolu halkları Hatti’ler ve Hititler’dir. Bunu şu anda seyredilen film bile böyle söylüyor ama biz hâlâ Türkleri Orta Asya’dan çıkartamıyoruz. Anadolu’ya geliş tarihi ise her nedense 1071. Oysa Diyojen’in Ordusu Kıpçak ve Pençek Türklerle doluydu. Alpaslan’ın ordusunun Türkçe konuştuğunu duyunca saf değiştiren bu birlikler nedeniyle, Diyojen yenildi (Bkz: AS, s: 189-193). Musul ve Kerkük’e bile Türkler resmi tarihe göre 1038’de yerleştiler.
Anayurt bu kadar uzak olunca da mukadessatçımız (dincimiz, Müslümanımız, İslamcımız) da, Turancımız (faşistimiz, sağcımız, milliyetçimiz) de bir türlü ulusalcı, “yurt”sever olamıyor. Sadece iman ve ülkü-sever olarak kalıyor. Türkiye Cumhuriyetinin mâkus talihi de bu hale geliyor: Bir kolu Arap çöllerinde; diğer kolu Turan’da, Anadolu’daki taşları tarih olarak değil de, lağım taşı olarak gören milliyetçi-mukadessatçılarımızla tarih başka türlü olabilir miydi? Bu konuda, çok ham bir halde ve kaynakçasız olmasına rağmen, herkese Halikarnas Balıkçısı’nı tavsiye ederim.
Tabii biz bu duruma avanak avanak bakarken, özellikle de bakanlarımız, Nurihan Fattah, L. N. Gumilev gibi araştırmacılar Türklerin anayurdunun Atlantis, Fattah’ın deyişiyle ve Türkçe çevirisinde Atlantid, olduğunu söylüyorlar. (Bkz: N. Fattah, Tanrıların ve Firavunların Dili; L.N. Gumilev, Eski Türkler, Selenge Yayınları, Çev: Ahsen Batur, 2004. Gumilev tam olarak Atlantis’tir demiyor ama bu konuda epey veri topluyor.).
Ben Atlantis’e, fi tarihinde, 1968 baskısı, Edgar Evans Cayce ve Hugh Lynn Cayce’in derlediği Edgar Cayce’in On Atlantis, adlı küçük kitabını okuyarak bulaştım. Cayce bir falcı. Fanatik bir hıristiyan. Amerika’da peygamber sıfatına sahip ancak paygamberlik taslamıyor. Reenkarnasyona inanıyor. Gününde, 1920-1945 arasında, Amerika’da yaşayan bir çok kişinin Atlantis adlı kaybolmuş kıta’dan reenkarne edildiğini iddia ediyor. Kendisine problemlerini çözmesi için gelen kişilerin hayatlarını okuyor (“life readings”) ve eğer kişi Atlantis’ten reankarne ise, Atlantis’i anlatmaya başlıyor. Bütün bunları trans (yarı uyku) halinde yapıyor ve yanındaki sekreteri bu söylenenleri kağıtlara yazıp, çözüm için gelen kişiye veriyor. İddiaya göre, Cayce’in inanılmaz bir iyileştirme becerisi var. Hem hastalıkları, hem de kötü talihi. Ölümünden sonra, Cayce’in bu herkese dağıttığı metinleri oğlu ve torunu dağıtılan kişilerden topluyor ve büyük bir arşiv oluşturuyorlar. A.R.E. (Association for Research and Enlightenment) adı altında da bir Enstitü’de topluyorlar arşivi. Internet’e girerseniz bu konuda yeterli bilgiye sahip olabilirsiniz. Cayce, benim tam karşı olduğum bir dünya görüşüne sahip. O idealist, ben ise materyalistim. Ancak, Cayce’in Atlantis ile ilgisi dolayısıyla hep başvurduğum bir kaynak olarak kaldı okumalarımda. Bu konuda yakında bir yayın da yapabilirim.
Edgar Cayce’in oğlu Edgar Evans Cayce’e göre, Atlantis’i ilk yazan Platon (Eflatun) ve Bacon’u okumamış Cayce. Bu nedenle, Atlantis üzerine söyledikleri oldukça orijinal. Daha da ilginci, o günlerde bir yığın Amerikalı antrapolog’un Platon’dan yola çıksalar bile Atlantis’i Atlantik Okyanusu’nun ortasında aramalarına karşılık, Cayce, Atlantis’in Malta ile Mısır arasında, Akdeniz’de olduğunu söylüyor, kendisinin de Mısır’lı bir Rahip olarak önceki hayatından bu hayatına reankarne olduğunu iddia ediyor. Platon ise Atlantis’den Solon’a bir kaç Mısrlı Rahip tarafından anlatılan eski bir uygarlık olarak sözediyor. İşte size Platonik bir Atlantis:
The capital of Atlantis as described by Plato. (Copyright Lee Krystek 1997)
The story of the lost continent of Atlantis starts in 355 B.C. with the Greek philosopher Plato. Plato had planned to write a trilogy of books discussing the nature of man, the creation of the world, and the story of Atlantis, as well as other subjects. Only the first book was ever completed. The second book was abandoned part way through, and the final book was never even started.
Plato used a series of dialogues to express his ideas. In this type of writing, the author’s thoughts are explored in a series of arguments and debates between various characters in the story. Plato often used real people in his dialogues, such as his teacher, Socrates, but the ***** he gave them were his own.
A character named Kritias tells an account of Atlantis that has been in his family for generations. According the character the story was originally told to his ancestor Solon, by a priest during Solon’s visit to Egypt.
According to the dialogues, there had been a powerful empire located to the west of the “Pillars of Hercules” (what we now call the Straight of Gibraltar) on an island in the Atlantic Ocean. The nation there had been established by Poseidon, the God of the Sea. Poseidon fathered five sets of twins on the island. The firstborn, Atlas, had the continent and the surrounding ocean named for him. Poseidon divided the land into ten sections, each to be ruled by a son, or his heirs.
The capital city of Atlantis was a marvel of architecture and engineering. The city was composed of a series of concentric walls and canals. At the very center was a hill, and on top of the hill a temple to Poseidon. Inside was a gold statue of the God of the Sea showing him driving six winged horses.
About 9000 years before the time of Plato, after the people of Atlantis became corrupt and greedy, the Gods decided to destroy them. A violent earthquake shook the land, giant waves rolled over the shores, and the island sank into the sea never to be seen again.
(Bacon ile ilgili olan Atlantis’i şurada bulabilirsiniz: THE NEW ATLANTIS, by FRANCIS BACON. (Written in 1626.) From Ideal Commonwealths, P.F. Collier & Son, New York.(c)1901 The Colonial Press, expired. Prepared by Kirk Crady from scanner output provided by Internet Wiretap. This book is in the public domain, released August 1993.)
Edgar Cayce ise, bütün bunları bilmeden Platon’da ne varsa ve daha fazlasını life-readings adı altında naklediyor. İşin ilginci, Cayce’in anlattığı Atlantis ve bu uygarlıkla ilgili olaylar ve konuşulan dil, sadece Platon’da tasvir edilene değil, yeni Türkçe’ye çevrilen, Kazan Üniversitesi profesörlerinden ve Türklerin anayurdunun Atlantid(s) olduğunu iddia eden Kırımlı bir Türk olan Nurihan Fattah’ın iddiaları ile de örtüşüyor. (İşte, ben de Türklerle Atlantis’i Nurihan Fattah’ın bu yıl Türkçe’de yayınlanan kitabı ile birleştirdim. Daha önce hiç bir Atlantis metninde Türklerden bahsedilmediği için, belki de N. Fattah bu konuda ilk.)
Daha da ilginç olan, Nurihan Fattah ile Edgar Cayce’in anlatıkları, Halikarnas Balıkçısı’nda da, Prof. Dr. Bilge Umar’da da var. Daha daha ilginci, bütün bunlar, Prof. Dr. Ümit Hassan (Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü ve eski Mülkiye’den hocam. Bkz: Osmanlı, İletişim Yayınları) ve Prof. Dr. Sencer Divitçioğlu’nun eski Türklerin ve Oğuzlar’ın dilleri ile ilgili çalışmalarında da bulunuyor. Daha da ilginci, bir Turanist zannettiğim Semih Tufan Gülaltay’ın Tanrı’nın Türk’leri (Kafkas Yayıncılık, yayın tarihi yok fakat önsöz tarihi 25.03.2004.) adlı Türk dili üzerine yaptığı yayında da epey örtüşme var. (Tabii, Balıkçı, Divitçioğlu, Umar, Hassan ve Gülaltay Atlantis’ten bahsetmiyorlar. Bu âlimler sadece Türk dilini ve tarihini inceliyorlar, ancak bahsedilen çoğu bulgular, Cayce ve Fattah ile uyuşuyor. Türklerin anayurdunun Atlantis olduğunu, Malta ile Mısır arasında, Akdeniz’de bir yerde bulunduğunu, Minoen-Girit’in bu uygarlığın merkezi olduğunu sadece Fattah ileri sürüyor. Cayce’ın Atlantis’i ise çok daha geniş.)
Şimdi bazı alıntıları aktarayım da, gözünüz gönlünüz açılsın (Cayce’i İngilizce aktaracağım, diğerleri Türkçe. Bu bölümdeki köşeli parantezlerin içindekileri ben ekledim.):
50,000 İ.Ö.- 10,000 İ.Ö. arası Edgar Cayce’in anlattığına göre: “in Alta[y] in Atlantis, among those who were of the highest development in the material application of those forces as pertain to the nightside of life…” (2913-1; 6 Eylül 1928)
“Name Lus-lu, ruled as leader in city of Sus-interest in mechanical and chemical forces.” (282-2; 20 Mart 1930)
“in Poseidon when Alta[y] in height of civilization…” (234-1; 20 Mayıs 1924)
“in Atlantean land before the second destruction when there was the dividends of islands, when the temptations were begun in activities of Sons of Belial and children of Law of One… New developments in air and water travel… as these were beginning developments at that period for escape.” (3004-1; 15 Mayıs 1943)
“Then, with leavings of the civilization in Atlantis (in Poseidia, more specific), Iltar –with a group of followers that had been of the household of Atlan, the followers of the worship of the ONE –with some ten individuals- left this land Poseidia, and came westward, entering what would be now a portion of Yucatan…. combination of those people from Mu, Oz, and Atlantis. …though the Incals were themselves the successors of those Oz, or Og, in the Peruvian land, and Mu in the southern portions of that now called California… Hence we may find in these ruins that which partakes of the Egyptian, Lemurian and Oz (Og) civilizations, and the later activities partaking even of the Mosaic activities.” (5750-1; 12 Kasım 1933)
[Cayce, İsa’dan Önce 50 bin ile 10 bin yılları arasında, Atlantis’te Alta-y diye bir yerden bahsediyor; buradaki teknolojinin çok yüksek bir teknoloji olduğunu ve uçak, denizaltı gibi araçların ikinci yokoluş esnasında kaçmak için kullanıldığını söylüyor. İltar adlı önderle ve 10 kişi ile Poseidia’yı terkettiklerini ve Mısır’a ve Güney Amerika’ya gittiklerini ima ediyor. İncal, İnka’ların da Oz veya Og-uz halklarının bir devamı olduğunu belirtiyor. Mosaic dediği ise bizim mozaik bildiğimiz şey değil, belki de o ama büyük harfle yazıldığına göre, daha çok, Musa- Moses demek. Po-se-idia ise Girit’teki İda olabilir. İz sürmek gerekiyor. Mu da, moğollar, mungollar, mungloid olabilir. Po, Mu ve Oz-Og hece-kök-sözcüklerine daha sonra geleceğiz.]
Halikarnas Balıkçısına göre ise: “İlkçağlarda insanoğlunun bilinci uyanılaberi… eski, Firavunlar devri Mısırlıları, Batı Anadolululara ‘Denizin Yüreğinde Yaşayan İnsanlar’ demişlerdir. İsa’dan 4000 bin yıl önce Sümer’ler de Batı Anadolulul insanlara ‘Denizin kıyısındaki Güneş Bahçesi’nde Yaşayan İnsanlar’ diyorlardı.” (HKY, s: 33)
“Anadolu’nun Ana Tanrıçası Kybele (Sibel), Attis adlı bir gence aşık olur… Attis’in aslı, Sümerler’in, baharda canlanıp güzün ölen ilkbahar tanrısı Tammuz’dur. Filistin Yahudileri onu tanrı saydıkları için, ona Adon diye taparlar. Hellenistanlılar Adon sözcüğüne s ekleyerek Adonis dediler. Damızlık buradan gelir… kimi Türk aşiretlerinde Tammuz’u temsil eden delikanlı, Mayıs ayında bereket olsun diye evleri ziyaret ederdi çok eskiden.” (HKY, s: 31-32)
“Grekler kendilerinin ‘pelaj’lardan gelme olduklarını iddia ederler, Pelaj (deniz halkı) sözü, kendilerinden önce Anadolu’da karışan halklara verdikleri genel halktır.” (AS, s: 2
“Athena ne bir Hellen tanrıçadır, ne de adı Hellencedir. Kendi bir Girit tanrıçasının Helenleştirilmişi olabilir. Ama Sümerlerin gök tanrıçası olan Anatha’dan gelmiş olabilir.” (HKY, s: 51)
“İyonyalılar (Anadolulular) denize Pontos adını koydular. Helenistanlılar denize ilk taktıkları ad Thalassa idi. Ama Thalassa Helence değil, Minos-Girit dilinde bir söcüktür. Miletos’lular ve Batı Anadolu halkı, dünyada ilk deniz uygarlığını kuranlar, Minos-Girit denizcileri idi.” (HKY, s: 23)
[Attis ise şöyle okuyabilirsiniz: At/lan/tis; Attis’in toprağı. Bu kelimelerin yazımları orijinal dsözcüğün latin alfabesiyle yazımıdır. Fonetik olarak da incelenmelidir. Prof. Umar’da bu fonetik ile ilgili bir pasajı aşağıda bulacaksınız.]
Semih Tufan Gülaltay, özellikle Emel Esin, Jean Paul Roux, Abdülkadir İnan, Homeros ve Gumilov’dan yararlanarak, Türk dilindeki takıları-heceleri incelerken köksel-etimolojik bir topografya çiziyor: “Çin kaynakları Türk’lüğün türediği yer olarak, Türklük po-tan-siyal-inin başladığı yer olarak Po-teng-ning-li adını veriyor… Kadim Tur dini kabilelerinin bu mağraya Ata mağarası olarak, geçmişlerine dair güç kaynağı (potansiyal) olarak takdis ederlerdi… Orta Asya göçebe Tur [turlamak, touring, yer değiştirmek, dolanmak] kabilelerinde tanrı adına kesilen kutsal dağ kitlesine Bod-tengri (po-tenglili) (yani Bod tengrinin ili) adı Çin yıllıklarında verilmişti. Tur kabilelerinde bir Tanrı unsuru olan dağlar (Dağ-han) Bod (beden) yani po’dur. Anadolu halk türkülerinde ‘kalenin bedenleri’ ifadesinin etimolojik mantığı budur. Po kök kelimesi Alta[y] Türkçe’sinde kitle anlamına gelmektedir. Dağ tanrı inancı, dağların ruhu töresi Altay Türk’lerinde yer tanrı sıfatı olarak po kök kelimesi ile ifade edilmekteydi. As Türk’lerinden Hellas kabilesinin Truva savaşını anlatan Homeros’un İlyada destanında dağ tanrı sıfatı olan po kök kelimesinden sıfatlandırılmış dağ gibi savaşçıların isimleri vardır. Hippokoo, Hippodamas, Hippodamos, Hippomakhos gibi. [Hypo da su demektir.] Hellas’ların [Thalassa’nın Hellas ile ve su ile ilgisinin izini sürün.] denizci kabile olarak en büyük kitle olarak tanrısallaştırdıkları deniz tanrılarının adı Poseidion’dur.
[Po’nu çoğulu pol’dür. Pol-is, poly’ye Gülaltay dikkat çekmiyor, bence çoğulun da izini sürmeli.]
Ümit Hassan ise, Osmanlı’nın ideolojisini eski Türklerdeki etimolojik izlerle açıklıyor: “…Çinlilerin Hsi-en-pi dediği kabileler arsında bulunan ve bir olasılıkla etnik olarak Hsien-pi’lerden örgütsel ve/veya etnik olarak ayrılan Wu-huan, Tabgaç, Hsi (H’i) Tu-yü-hun, Mu-jung örgütlerinin kimisinin proto-Tunguz ya da proto-Moğol sanılmasına karşın bunların proto-Türk oldukları yönünde görüşler ileri sürülmüştür (Bkz: Emel Esin)… ‘Türk Oğuz begleri bodun eşidin’ hitabıyla seslenir. Türk Budun (Bodun) ve Oğuz Budun’un ortaklaşa meydana getirdiği… Türk (ve) Oğuz Bey ve Bodununa… Oğuz ethnomisi Bizans kaynaklarında Uz olarak geçer. (Öte yandan, Rus ve Hazar (İbrani) kaynaklarında Tork/Türk ile bir adlandırma/terimleştirmeye başlandığı anlaşılıyor.) Oğuz sözünün oğ/uk kökünden türediği ve kandaşlık’ı karşıladığı (Bkz: Golden, s: 206) kabul görmektedir… Ziya Gökalp’ın Türk adına doğrudan bir itirazı olmamakla birlikte, Türkiye yerine Oğuzistan adını yeğlemiş olması… (Osmanlı, çeşitli sayfalar.)
[Uz-Oz-Og köklerinin, Oğuz’da birleşmiş olmaları ilginçtir. Yalçın Küçük, Ottoman’a (Teoman’a, toman’a) neden Osman denildiğini merak etmektedir. Belki de doğru merak, Osmanlı’nın Oz-manlı, Uz-manlı olabilmesi yönündedir. Cayce’deki Mu kabilesi ve ülkesi ile, Hassan’ın zikrettiği Mu-jung ise örtüşebilir.]
İyonya tarihi ustası, hukukçu profesör Bilge Umar ise Anadolu’nun Hellen’leşmesi ile ilgili şu bilgileri veriyor: “Yunanistanın, bir ön-Hellen boyu olan ama kendisi de geniş ölçüde eski halkla (Pelegos’lar [Balıkçı’da Pelaj] ve Leleg’ler) karışmış bulunan, Mykene uygarlığı çağının halklarından, Akhios’lardan sonra, İ.Ö. 1150 dolaylarından başlayarak, yeni Hellen boylarının Yunanistanda bulduğu daha eski halkla karışması sonucunda ortaya çıkan, yeni ulusal kimlikli topluluğa Hellen’ler denir… Klasik çağda Hellen toplumunda ve Hellenleşmiş toplumlarda konuşulan Hellen dilinin de, daha önceki ya da daha sonra konuşulan Helen dilinden farklı birtakım özellikleri vardır. Örneğin H harfi daha önceleri A’ya yakın bir değer taşırken, klasik çağda İon boyu onu E değeriyle söylemektedir… 1071 Malazgirt Savaşında Diogenes’in ordusunda sağ koluna komuta eden Kolordu komutanının aile adı Alyattes idi… çoktanrılı öz Anadolu kültürünün egemen olduğu dönemde, Malazgirt Savaşından binlerce yıl önce, İ.Ö. 7. yüzyılda yaşamış olan Lydia’nın sondan bir önceki kralının, üstelik baba-tanrı Atta tapkasına işaret eden adının (aslı Luvi diline göre Alluwa-Attas, Atta’nın Işığı) 1071 Anadolusunda bile kullanılmasıdır. [y harfi düşen, genel olarak fonetik olarak okunmayan bir harftir. Baba-tanrı Atta size herhalde Ata-türk’ü de hatırlatıyordur.] (Türkiye Halkının Ortaçağ Tarihi, s: 5-6 ve 19, İnkılap Yayınevi, 1998)
[Halikarnas Balıkçısı’nın HKY s: 274 ve AS, s: 206 ve Yunanistan sözcüğünün (Farsi kökenli) anlatıldığı AS, s: 47 ile Umar örtüşüyor.]
Şimdi geliyoruz, Türklerin anayurdunun, Phaistos diskini tercüme ederek, Atlantis olduğunu ileri süren Nurihan Fattah’a: “Eğer Eflatun’un anlattığı Atlant gelenek ve göreneklerini Tatarlar ve akraba toplulukların gelenekleri ile kıyaslarsak, Atlantid(s) muamma bir ülke ve masal dünyası olmaktan çıkarak, tarihi gerçeğe dönüşür.” (TFD, s: 195)
“Zeus Yunanlıların en yüce tanrısı. Tanrıların ve insanların babası ve kralı. Kronos ve Rheia’nın oğlu. Miteolojiye göre Rheia, Zeus’u Girit’de doğurmuştur. Zeus’un daimi ikamet yeri Olym[po]s dağıdır. Zeus ve Hera’nın oğullarından birinin adı Hefest’dir. Sanırım Zeus’üün oğlunun adının sonundaki t fazla. Aslında oğul anlamı ifade eden bir harftir. Buna göre Zeus ve Hefes(t) tek ve aynı kelimedir. Fonetik açıdan Hfest’in bir diğer varyantı İfest olabilir. Orijinalinde bu adın Cebes veya Cefes olduğu görülmektedir. Tufandan kurtulduktan sonra [Atlantis iki Tufan yaşamıştır.] Nuh’un (İncil’e göre Noah) oğullarından birine Yefes (İncil’de Yapet) adını verirler. Kıpçaklar, Oğuzlar ve diğer Türk halkları, Yefes’in torunları kabul edilir… Olympos kelimesi, ulı-im-pa’dan teşekkül eder. Yüksekliği ve ululuğu ile diğer dağlardan ayrılan her dağa Olimpos denirdi. Ulı, ulu, yüksek; im,erkeklik organı; pa da oğul anlamınadır. [Pa ya da po kök eki, ister oğul-Fattah’a göre, isterse dağ olsun –Gülaltay’a göre-, farketmez. Olimpos, Erkeklik organı olarak yukarıya dikelmiş dağ ya da oğul demektir.]
Alıntılar bu kadar… Dahası da kitaplarda var. Benim yaptığım küçük bir iz sürme şimdilik… Gerisi gelecek. Buraya seçilen örnek alıntılar bilimsel bir süzgeçten geçirilerek, sistematik olarak derlenmedi. Sadece hipotezlere olanak verecek tarzda bir illiyet rabıtası aramaya yönelik olarak seçildi; sadece içinizi biraz olsun gıcıklasın, yukunun diye. Benimkisi bir tür dedektiflik. Bu arada Divitçioğlu’nun Kök Türkler (Ada Yayınları, 1987.) eserinde de Oğuzlarla ilgili bir yığın bilgi var. Yerimiz dar. Başka bir sefere.
Bütün bunlardan sonra, siz hâlâ, Troyalılar Türk müydü diye abes bir soru sorabilir misiniz? Tabii ki, Türk’tüler. Hatta Helenler de mi Türk yoksa? Benzemiyorlar mı?
TROY filmine gelince, fena değil. Seyredin. Ama Halikarnas Balıkçısı’nı okuduktan sonra seyrederseniz daha da keyif verici. Üstelik, sırada Büyük İskender ve Cengiz Han var. Bu filmleri mutlaka okuma hazırlığı yaparak gidin. Entellektüel olursunuz. MEME gibi işi sulandırıp mediokır-o hale dönüştürmezsiniz. O zaman MEME de EMEM (MM’nin İngilizce okunuşu) olmaktan vazgeçer.
KAYNAK: Prof.Dr. Veysel BATMAZ

تپوک فوتبال 2000 ساله ترکان

Tepük

تپوک (ایاق توپو)

تپوک فوتبال باستانی ترکان

http://s2.picofile.com/file/7720614515/tepk.jpg

خلاصه مقاله:
محمود کاشغری در کتاب دیوان لغات ترک از بازی خاصی در میان ترکان اویغور یاد کرده است که خیلی شبیه به نحوه بازی فوتبال امروزی است...

شرح مقاله:
ski Türkler günümüzde futbol adı verilen oyunun bir benzeri olan “tepük” oyununu oynuyorlardı. Tepük; tepmek, tekmelemek anlamında kullanılan bir sözcüktür. Türkler, bu oyunu yalnız ayakla oynadıkları için bu adı vermişlerdir.

Türklerin bu oyunda kullandıkları toplar, oval kalıplara dökülen, “iğ ağırşağı” biçiminde kurşun kitlesinin üzerine, keçi kılı ya da keçe sarılmak suretiyle yapılırdı. Ağırşak, ip eğirmede kullanılan taştan ya da kemikten yapılmış, yassı, yuvarlak ya da yarım küre biçiminde, ortası delik bir cisimdir. Yörelere göre top yapısı değişiklik göstermektedir. Bazı bölgelerde sert cisimlere ayakla vurmak yerine daha yumuşak cisimlerle top oynanması tercih edilirdi. İçi hava ile doldurulmuş, yuvarlakça küçük tulumların bu amaçla kullanıldığı görülür. Aynı amaçla, bir derinin içine yün, keçi kılı ya da tüy konularak top biçimine getirilirdi.

Çin kaynaklarında, MÖ II. yüzyılda, İç Asya toplumlarının ayak topunu ustaca oynadıkları kaydedilmiştir. Aynı zamanda, Kaşgarlı Mahmut Divânü Lügati’t-Türk adlı eserinde tepük oyunundan bahsetmiştir.

Çinli gezgin Hiuan, “la Tartarie” adlı eserde Asya’da Tsang’ da kız ve erkeklerden kurulu karma takımların ayak topu oynadıklarını belirtiyor. Birçok Türk kavimleri gibi Şato Türkleri de ayak topunu çok sevmişlerdir. 923 yılında ilk Şato hakanı kuzey Çin’i ele geçirdikten sonra, tahta geçme töreni için futbol sahasına bir platform inşa ettirmiş, 2 yıl sonra bu değerli hatırayı futbola engel olmasın diye kaldırmıştır.

Tepük oyunu genellikle altışar oyuncudan oluşan, karşılıklı iki takım arasında oynanırdı. Takımlarda bayan oyuncular da yer alırdı. Tepük oyunu, topu belli kurallar içerisinde, karşılıklı olarak dikilen kalelerden geçirmek suretiyle sayı kazanmak esasına göre oynanırdı.

Üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen Hıtay Türklerinin oynadıkları ayak topu ile günümüzün futbolu arasında, özdeki benzerlik çok büyüktür. Seyit Ali Ekber’in yazdığı Hıtay-ı Name adlı kitapta ayak-topundan şöyle bahsedilir: “… Ve top oyunu Hıtay’da güzeller işidir. Ve dahi harabati (düzensiz kalabalık), çok olan ve sığır kursağından top düzmüşler ve mahbub (erkek) ve mahbubeleri (kadınları) durdurmuşlar. Ve topu ayakları ile vururlar, şöyle ki, elini ol topa değdirmeye, ol topu yere düşürmeye ve nazik ayak uçlarıyla dürde, saklar (baldır) ve usülsüz urmak ve yere düşürmek ve daireden taşra (dışarıya) çıkarmak, vaki olmaz.”

Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lugati’t Türk eseri Türk uygarlığına dair bütün ipuçlarını içinde barındırıyor. İlk Türkçe sözlük ve dil bilgisi olan eser binlerce yıl önce yaşayan Türkler’in ‘ütüyü ve futbolu’ o zamanlarda keşfettiğini gösteriyor. Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın, Kaşgarlı Mahmud’un doğumunun bininci yılında Divanü Lugati’t Türk’ün tanıtım etkinliklerine katılmak için Washington’a gitti. 10 dile çevrilen Kaşgarlı Mahmud’un eserinin sadece bir sözlük olmadığını vurgulayan Akalın şunları söyledi: ‘Divanü Lugati’t Türk’te, ‘ütü’ kelimesinin anlatıldığı bölümde, Türkler’in bin yıl önce ütüyü kullandığını ayrıca Türk çocukların, ‘tepük’ adı verilen ve futbola benzeyen bir oyunu oynadıklarını görüyoruz.

DERİDEN TOP YAPMIŞLAR

Çocuklar hayvan derisinin içine doldurulan malzemelerle top yapıp tepük oynarlarmış. Bu yönüyle Divanü Lugati’t Türk, sadece bir sözlük değil, Türk uygarlığının en eski dönemdeki durumunu ortaya koyan çok önemli bir belge.’’

اولین تاس جهان ساخته ترکان اتروسک

The Turk Etruscan Dice

تاس ترکان اتروسک

اولین تاس جهان

http://s1.picofile.com/file/7661744080/dice1.jpg

Doç. Dr. Haluk BERKMEN
 
  The origin of the Etruscan population is still unclear and is being constantly investigated by scholars on cultural, linguistic and genetic grounds.  Several major authors of the Roman Empire, such as Livy, Cicero and Horace called them as Tusci or Tursci (1). These names are in good agreement with Tur-Osc, discussed in the previous chapter. There are several indicators pointing to the Asiatic origin of the Etruscan population. Their language is known to be non-Indo-European and many similarities have been found with both the Altaic –especially with Turkish- as well as the Uralic languages (2).

  Recently a serious genetic research has been published by a group of Italian scientists. They have investigated several bone samples from the Etruscan remains and came up with the following conclusions (3):

http://s3.picofile.com/file/7661738595/a31.jpg


   Etruscan sites appear to have rather homogeneous genetic characteristics. Their mitochondrial haplotypes are very similar, but rarely identical, to those commonly observed in contemporary Italy and suggest that the links between the Etruscans and eastern Mediterranean region were in part associated with genetic, and not only cultural, exchanges. The Etruscans show closer relationships both to North Africans and to Turks than any contemporary population. In particular, the Turkish component in their gene pool appears three times as large as in the other populations.

  Since the Turkish population originated –to a large extent- from Central Asia, it can be claimed that the Etruscans too came to Italy from Asia, through the Alp Mountains in the north of Italy. Their early settlements were on a high plateau named Valcamonica, where they left many marks in the form of petroglyphs (see Chapter 6 and 7). A further sign for their Uighur origin is the name of the Alp Mountains. Alp means “tall and formidable” in Turkish. There are several proper names starting with Alp; such as Alpaslan, Alpagut, Alperen, Alper and Alp-Er-Tunga.

There are also some interesting Etruscan artifacts which have been the focus of interest and have created a lot of controversy among scholars (4). One of them is the Etruscan dice (left) found in Tuscany. There are no numbers on the dice but short inscriptions in Etruscan letters. Scholars have tried to decipher these inscriptions and came up with different names for the numbers from 1 to 6. J. Friedrich says (4).

http://s2.picofile.com/file/7661739351/a32.jpg



   The inscriptions on the dice -being without any doubt numbers from one to six- gave rise to a large literature on this issue. But the order of these numbers is still unclear.

   Below we see three different interpretations of the Etruscan dice. The one at the left is the interpretation of L. Bonfante (5). The central one is the interpretation of Selahi Diker (6) and the one on the right is my interpretation.

I did not interpret the letters as words standing for numbers, but instead words standing for actions to be performed. This is because carving letters is much more tedious and difficult than carving numbers, logically. One would not choose to carve the name of a number in place of the number itself. The assumption that these words stand for numbers is a modern preconception based on modern dices.

  The first observation which I made was to identify the word “Gi” written from right to left. This monosyllabic word is the ancient form of “Giy”, which means “dress up” in Turkish. The second two-letter word is read from right to left as “Ça” by L. Bonfante and S. Diker. I read it from left to right as “Aç” meaning “open” or “undress”. There are Etruscan inscriptions which have been written in both directions. Such a system of writing is called boustrophedon, meaning “as the ox ploughs”. In this system the hand of the writer goes back and forth like an ox drawing a plow across a field and turning at the end of each row to return in the opposite direction.

  Once these commends have been deciphered the remaining monosyllabic words could be easily identified as “Kal”, Kaç”, “Hült” and “Alt”. These words are all words used still in modern Turkish, with the exception of Hült. Kal means “stay”, Kaç means “run away, escape” and Alt means “under, below”. Since we find opposite meanings on opposite faces of the dice, it is obvious that Hült stands for “over, above”, which is “Üst” in modern Turkish.

http://s1.picofile.com/file/7661739672/a33.jpg



  The H was probably aspirated and disappeared in modern Turkish. We can see on the left how the six words are inscribed on the dice. Since these words are certain commands to be performed, it is quite possible that they had to be performed during a wrestling contest. My guess is that at the start or during the contest the dice was cast by one wrestler and he had to perform the command appearing at the top side of the dice. These are: Kal: “stay erect”, Kaç: “run away”, Alt: “stay below”, Hült  “stay above”, Aç: “undress” and Gi: “dress”.

  The Etruscan wrestlers could also wrestle totally undressed as the Etruscan wall painting below shows (7).
 
References

(1)   Dictionnaire Illustré Latin Français, Félix Gaffiot, Librairie Hachette, 1934.
(2)   Les Étrusques Étaient-ils des Turcs?, Adile Ayda, Paris, 1971.
(3)   The Etruscans: A Population-Genetic Study, Am. Journal of Genetic Studies, March, 2004.
(4)   Extinct Languages, Johannes Friedrich, Barnes & Noble, USA, 1993.
(5)   Etruscan, Larissa Bonfante, University of California Press , 1990.
(6)   The Whole Earth Was Of One Language, Selahi Diker, page 209, Izmir, 1996
(7)   Ref. 1 of Chapter 4, Page 45.
 

قورلتای

Kurultaj(Qurultay)

ترکی آذربایجانی:قورولتایQurultay  ترکی استانبولی:Kurultay  ترکی مجاری:Kurultaj

جشنواره فرهنگی قومی کشورهای ترک زبان و ترک نژاد در مجارستان

گردهمایی ترک زبانان جهان در فستیوال آداب و رسوم ترکان در مجارستان

کشورهای شرکت کننده نمایندگانی از:
مجارستان،بلغارستان،ایران،ترکیه،آذربایجان،قبرس،قزاقستان،قرقیزستان،ازبکستان،ترکمنستان،جمهوری خود مختار ترکستان چین(اویغورستان-ترکستان شرقی) و جمهوری های خود مختار ترک زبان روسیه(تاتارستان،داغستان،چچنستان،کاراچای،چواش،ساکا،یاکوت،آلتای،کاباردین )
توضیح:مجار ها و بلغار ها با اینکه زبان امروزیشان از ترکی فاصله گرفته است ولی از نژاد ترک هستند و در گذشته ترک زبان بودند و از اقوام ترکان هون به فرماندهی آتیلای کبیر بودند و همواره خود را از نژاد تورک می دانند.

http://s1.picofile.com/file/7500847525/kurultaj_qurultay.jpg


Macarlar  مجارها(ماجار ها) قبیله ای از ترکان
Macarlar, Hristiyanlığın Katolik mezhebini benimseyen tek Türk boyudur. Dinlerindeki değişim devlet yapılarına yansımış, boylar birliğine dayalı siyasi yapıdan, krallık sistemine dayalı bir yapıya geçmişlerdir.
Macarlar aynı zamanda, Germenlerin Balkanlara inmesi ve Balkanlardaki Slavlarla kuzeydeki Slavların birleşmesini engellemişlerdir.
The exonym "Hungarian" is thought to be derived from the Bulgar-Turkic On-Ogur (meaning "ten" Ogurs), which was the name of the Utigur Bulgar tribal confederacy that ruled the eastern parts of Hungary after the Avars, and prior to the arrival of Magyars. The Hungarians must have belonged to the Onogur tribal alliance and it is quite possible they became its ethnic majority. In the Early Middle Ages the Hungarians had many different names, such as "Ungar" or "Hungarus".

bulgar lar  بلغار ها(بولقار ها) قبیله ای از ترکان
Orta Asya'dan ve Oğuzlar'dan koparak Batı'ya göç eden kabilelerin birleşmesiyle oluştular.
Göktürk İmparatorluğunun yıkılmasından sonra kurulmuşlardır.
Bir kısım Bulgar Türkleri Volga Nehri çevresine gelerek İdil (Volga) Bulgar Devleti'ni kurdular. Bu devlet 1236 yılında Altın Ordu Devleti tarafından yıkıldı.
İtil-Volga Bulgarları İslamiyeti resmi din olarak tanımışlar ve bugüne kadar benliklerini koruyabilmişlerdir. Kazan Türkleri adıyla bugün varlıklarını sürdürmektedirler.
Türk boylarına gelen diğer Bulgar Türkleri burada Tuna Bulgar Devleti'ni kurdular. Tuna Bulgarları  zamanla Slavlaşarak ve IX. yüzyılda da Hristiyanlığı kabul ederek tarih sahnesinden silindiler.

http://s3.picofile.com/file/7500865157/kurultaj_qurultay16.jpg

http://s3.picofile.com/file/7500838060/kurultaj_qurultay03.jpg

http://s3.picofile.com/file/7513848167/kurultaj_qurultay21.jpg

http://s3.picofile.com/file/7513848274/kurultaj_qurultay22.jpg

http://s3.picofile.com/file/7513847953/kurultaj_qurultay20.jpg

http://s3.picofile.com/file/7500864301/kurultaj_qurultay14.jpg

http://s1.picofile.com/file/7500869137/kurultaj_qurultay19.jpg

http://s3.picofile.com/file/7500857632/kurultaj_qurultay06.jpg

پرچم ایران در این جشنواره

http://s1.picofile.com/file/7500859993/kurultaj_qurultay09.jpg

 

http://s3.picofile.com/file/7513845371/kurultaj_qurultay11.jpg

http://s3.picofile.com/file/7513849672/DSC_8791.jpg

http://s3.picofile.com/file/7513849565/3212.jpg

http://s3.picofile.com/file/7513845264/kurultaj_qurultay07.jpg

http://s1.picofile.com/file/7500849672/kurultaj_qurultay01.jpg

http://s3.picofile.com/file/7500838167/kurultaj_qurultay04.jpg


وبسایت مربوطه:
http://kurultaj.hu/category/foto/
http://kurultaj.hu/

سرخپوستان آمریکا نوادگان تورکان

مایا ها(سرخپوستان آمریکا) نوادگان تورکان

 

در این مقاله به بیان آثار فراوان زبان ترکی در زبان سرخپوستان آمریکا

و

مشترک بودن اسطوره های ترکان و سرخپوستان پرداخته شده است.

 

http://irupload.ir/images/qe0kk5sadj4o1ohs7e4.jpg

نمونه فرش سرخپوستان و شباهت فوق العاده آن به فرش تورکی

http://irupload.ir/images/f68b5gqoihvgjz2d3lcp.jpg

به ادامه مطلب بروید